top of page

"" için 442 öge bulundu

  • Yumurtalı Pazı Muffin

    Sebzelerle yumurtaların birleştiği yemekleri çok seviyorum ama tavada değil, fırında :) Bu şekilde yumurtanın baskın tadı hafifliyor. Haftasonu organik pazardan pazı almıştım. Pazılı yumurta bence enfes bir birleşim oluyor. Hemen 10 dakikada bu şahane arkadaşları yaptım. Malzemeler : - 1 bağ yıkanmış, soğan ve sarımsak ile sotelenmiş pazı. Burdaki önemli nokta pazıların biraz diri kalması çünkü fırında da pişmeye devam edecek. - 4 tane çırpılmış yumurta - 250 gr lor peyniri - süslemek için susam Bir kapta bütün malzemeleri karıştırın ve kağıt muffin kaplarına dökün. Üstlerini susam veya isteğinize göre çörek otu ile süsleyin. 180 derece fırında 25-30 dk kadar gözlemleyerek pişiriniz. Ben üstüne yoğurt ve acı sos da koydum. Çok yakıştı. Tarifin notu : Bu tarifte un ve yağ kullanmadan protein bombası muffinlar yaptım. Unsuz bir yemek sizi çok daha uzun süre tok tutacaktır. #pazı #glutensiz #düşükkarbonhidrat #sağlıklıyemek

  • Kajulu enerji topları

    Bu toplar tam enerji verecek cinsten. Spor öncesi, uzun bir toplantı öncesi, sınava hazırlanma süreci gibi güce ihtiyacımız olan anlarda tam olarak imdadımıza koşacak bir arkadaş. Yapımı da sadece 2 dakika sürüyor ki bu en iyi özelliği bence :) Malzemeler : 2 avuç ceviz 2 avuç badem 2 avuç kaju 1 yemek kaşığı kaju ezmesi (kaju ezmesi yoksa şeker katkısız herhangi bir ezme) 2 adet küp kesilmiş kuru kayısı 2 yemek kaşığı keçiboynuzu özü (yoksa bal veya pekmez de olur) Malzemelerin hepsini rondoya koyup, hamur kıvamı alana kadar çekiyoruz. Bu görüntüye gelmesi 1 dakika kadar sürüyor. Hamuru rondodan çıkartıp ellerimizle toplar yapıyoruz ve hindistancevizi ununa bulayıp buzdolabında 1 saat bekletiyoruz. Tadı gofret gibi çok değişik oldu. Ben bayıldım. #toplar #şekersiz #şekersiztatlı

  • Çıtır Patlıcan Çubukları

    Yaz gelince en çok bu yemeği yapabileceğim için seviniyorum. Sebzesi, meyvesi hariç yazla pek aram yoktur. Sıcağa karşı pek dayanıklı değilim ama şu patlıcan için yazın sıcağına razıyım. Malzemeler : 2 tane ince patlıcan 1 yumurta Galete unu veya mısır unu Soğan tozu, sarımsak tozu, tuz (ya da dilediğiniz baharatlar) Avokado yağı veya ısıya dayanıklı bir sıvı yağ Patlıcanların kabuklarını soymadan, parmak kalınlığında kesiyoruz. Patlıcanlar ne kadar ince olursa o kadar çıtır oluyor. Bir kapta yumurtayı çırpıyoruz. Bir buzdolabı poşetinde de galete unu veya mısır unu ile baharatları karıştırıyoruz. Patlıcanları önce çırpılmış yumurtaya buluyoruz. Fazla yumurtasını akıtıp, patlıcanları kuru karışımın olduğu poşete atıp, poşeti sallayarak karışımın patlıcanların her yerine bulaşmasını sağlıyoruz. Patlıcanlları yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsisine dizip, üstüne salataya gezdirir gibi yağ döküyoruz. Ben bu yağı fırça ile dilimlerin her yerine yedirdim. Benim biraz harcım arttı. Ziyan olmasın diye havuç da dilimledim ve havuçları da aynı işlemelere tabi tuttum. 200 derece altlı üstlü fırında kızaran kadar pişirdim. Ortalama 20-25 dk sürüyor. Ben acı sosla yedim ama sarımsaklı yoğurtla da harika oluyor. Tarifin notu : Bu tarifte mısır unu kullanırsanız, çıtır çubuklarınız glutensiz olur. Galete unu ile yaparsanız glutenli ama daha da çıtır olur. Sağlık durumunuza göre ayarlayabilirsiniz. #patlıcan

  • Kinoa ve kurufasulye unlu poğaça

    O kadar güzel bir poğaça oldu ki. Ben susayım poğaçalar konuşsun diyorum. Bu saatte bunu yemek istiyorum ama yutkunarak sabahı beklemekte bir dünya markasıyım. Bu ara kahvaltıda yumurta yemekten bana fenalık gelmişti. Değişiklik arayıp duruyordum, ortaya bu şahane arkadaşlar çıktı. Mide yakmayan, şişkinlik yapmayan, glutensiz, proteinli topçuklar. Malzemeler * 1/2 bardak kinoa unu (Daha önce marketten kinoa unu almıştım ama tadı o kadar kötüydü ki hepsini atmıştım. Çiğ bir tadı vardı. Instagram'dan tatlı arkadaşım Halecim, Güzel Gıda'nınkini denememi önerdi, bayıldım. Naturelka'nınki de harika) * 1/2 bardak kurufasulye unu * 1 yumurta (sarısı dışına, beyazı içine) * 1/2 paket kabartma tozu * 2 kibrit kutusu büyüklüğünde rendelenmiş sert peynir. Ben İzmir tulumu kullandım, eski kaşar da lor da olur) * 3/4 bardak yoğurt suyu (biliyorsunuz ev yoğurdu su salıyor, ben de onu hep biriktiriyorum. Ben bu suyu kullandım ama siz aynı oranda sütveya yoğurt da kullanabilirsiniz) * Süslemek için susam ve haşhaş tohumu Hepsini karıştırdım, yoğurdum. Kıvamı ele hafif yapışan, yumuşak bir hamur oldu. Ellerimi yağlayıp yuvarlaklar yaptım. Yumurta sarısını sürdüm ve süslemelerini yaptım. Buraya kadar herşey 5 dakika sürdü. Yağlı kağıt serdiğim fırın tepsisine dizdim ve 175 derece turbo fırında 30 dk pişirdim. Nerdeyse bir haftalık kahvaltım hazır oldu. 12 adet poğaça çıktı. Hazırlaması gerçekten 5 dakika sürüyor. Her sabah işe giderken çantanıza 2 tane atsanız, sağlıklı kahvaltınız her yerde sizinle olur. Dışarda beyaz unlarla, margarinlerle yapılmış olan poğaçaları yemek zorunda kalmazsınız. Tarifin notu : Kinoa da kurufasulye de bitkisel proteinden yüksek oldukları için sizi uzun süre tok tutarlar. #glutensiz #kurufasulyeunu #kinoaunu

  • Süzme Kefir Peyniri

    Buyrun...sağlık dolu, çok basit, marketlerde satılanlardan kat be kat daha lezzetli süzme peynir. Dün İstanbul Gastronomi'de Sevgili Nazlı Pişkin'in kefir atölyesine katılmıştım. Ben senelerdir kefir yapıyorum ama Nazlı Hanım'ın o harika anlatımını ve engin bilgilerini dinlemenin bir zevk olacağına emindim. Hem bu zevki aldım hem de üstüne bonus olarak süzme kefir peyniri yapımını öğrendim. Tabii ki eve koşarak gelip yaptım. Evde bir gün önce 1 litre süt ile yaptığım kefirim hazırdı. Bu tarifin hazır/paketli kefir ile olacağını pek sanmam. Eğer kefir mayanız yok ise bir an önce edinip kefir mayalamanızı öneririm. Benim mayam 1.5 senedir benimle. Artık evde bizimle yaşayan bir canlı. Hatta bir isim bile versem fena olmaz :) Buzdolabında içime hazır, cam şişede bekleyen kefirimi tülbent serdiğim bir kaba döktüm. Sonra tülbenti bir iple bağlayıp, dolabın kulbuna astım. Altına da suyu biriktirmek için cam bir kap koydum. Burda biriken sıvı kefir altı suyu ve çok kıymetli. Protein deposudur. Harika probiyotikler barındırır. Spordan sonra içebilirsiniz veya smoothielerinize ekleyebilirsiniz. Bu fotoğrafı çekerken aldığım pozisyonları tahmin bile edemezsiniz :) 3 saat böyle süzüldü. Bu aşamada peynirimiz koyu bir yoğurt kıvamında aslında hazır oluyor. Fakat üstüne bir ağılık koyup 3-4 saat daha bekletirseniz, keserek yiyebileceğiniz harika bir kıvam alıyor. Ben bir üst aşamaya geçip ağırlıkla da beklettim. Artık ipi dolap kapağından çözüyoruz ve tülbentteki peynirimizi bir süzgece oturtuyoruz. Altında yine fazla suyun süzüleceği bir kap olmalı ki bu hazine gibi suyu saklayabileyim. Ağırlık olarak elime hemen havan geçti, havanı koydum. 3-4 saat sonunda artık hiç su damlamayacak duruma gelince, tülbenti elimle son bir kez sıktım ve açtım. Muhteşem peynirim hazırdı...Hava almayan cam bir kaba koyup buzdolabına gönderdim. Sabah uyanınca tohum krakerimin (tarifi burada) üstüne sürüp bir güzel yedim. #kefirpeyniri

  • İçimizdeki baktericikleri beslesek de mi büyütsek?

    Dün çok zevk aldığım lakto-fermantasyon yöntemi ile sebzeleri fermante etme atölyesine katıldım. Öğrendiğim bu güzel yöntemi sizinle paylaşmadan önce, sebzeleri neden fermante etme ihtiyacı duyduğumuza bakalım. Bağırsaklarımızda vücudumuzun dengesini sağlayan, tüm yediklerimizi ve onların enzimlerini ayrıştırıp, önemine göre gitmesi gereken yerlere ileten minik dostlarımız var. Bunlara iyi bakteriler, yani probiyotikler deniyor. Probiyotikler bağırsaklarımıza bir duvar örerek bizi her türlü kötü bakteriye karşı koruyor ve onlarla savaşıyor. Dünyaya annemizden aldığımız birçok probiyotiğe sahip olarak geliyoruz ama zamanla bunları antibiyotik, paketli ürün ve şeker tüketerek yok ediyoruz ve zararlı bakterilerin beslenip büyümesine yol açıyoruz. Aslında geleneksel beslenmemizde iyi probiyotikleri alabileceğimiz yöntem çokken, modern hayatta artık her şey fabrikasyon üretimlere geçtiği için kaybettiğimiz probiyotikleri yerine koyamıyoruz. Vücudumuzda probiyotikler azaldığında ne oluyor? Hep şikayet ettiğimiz şişkinlik ve gaz sorunu Kronik yorgunluk Alerji Depresyon Akne sorunları Kilo dengesizliği Probiyotikleri hangi besinlerden alabiliriz? İyi probiyotikleri ev yapımı yoğurttan, kefirden, peynirden, ekşi mayadan, turşudan, salamura zeytinden, sirke ve şalgamdan, bozadan alırız. Örneklerden de anlaşılacağı gibi bunların hepsi yaşayan, bekledikçe yapılarında değişiklik gösteren besinlerdir çünkü hepsi belli bir fermantasyondan geçerek elde edilir. Çok basit olan lakto-fermante yöntemi ile de sebzelerimizi fermante edip, vücudumuza farklı bir kaynaktan probiyotik alabiliriz. Belirtmek isitiyorum ki bu turşu değildir. Ertesi gün pişireceğiniz herhangi bir sebzeyi, 24 saat bile fermente edip ondan sonra yemeğinizi yapabilirsiniz. 24-48 saat gibi sürelerde tadı degişmiyor, yumuşamıyor ama probiyotik doluyor. Dilerseniz daha uzun bekletip turşu gibi kavanozdan çıkarttığınız anda da tüketebilirsiniz. Sanıyorum benim favorim bu yöntem olacak. Şimdi gelelim yönteme… Öncelikle bilgilerini bizimle paylaşıp, şifayı dağıtan İpek Kuşçu’ya teşekkürlerimi iletmek isterim. Malzemeler Fermante etmek istediğiniz sebzeler İyotsuz tuz Kefir altı suyu (kefiri süzdüğümüzde altta alan su, detayını kefir peyniri postumda görebilirsiniz veya ev yoğurdu suyu veya kefirin kendisi İçme suyu Temiz cam kavanoz Hardal tohumu Ardıç tohumu İsteğe bağlı tane baharatlar (kimyon, karabiber, kişnis gibi), sarımsak, zencefil Yapılışı Vereceğim oran 1 litrelik kavanoz içindir. Kavanoza sebzelerinizi eşit büyüklerde olacak şekilde kesip doldurun. En fazla 20 gr tuz, 50 gr peynir altı suyu (1 Türk kahvesi fincanı), 1 çay kaşığı hardal tohumu ve 2 tane ardıç tohumu koyup, üstüne suyu ekleyin. Kalın yapraklı bir sebze ile sebzelerin üstünü battaniye gibi örtün ve içme suyunu ekleyin. En son da üstüne bir ağırlık koyup, sebzelerin suyun üstüne çıkmasını engelleyin. Patlamaları engellemek için kavanozun ağzını kapak ile kapatmayıp, streç film ile kapatın. 15-20 derecedeki ortamda bekletin. 24 saat sonra tadı hiç değişmeden fermante işlemi tamamlanmış olacak ama 5 gün bekletip tükettiğinizde sebzeler yumuşamamış ama harika bir tada kavuşmuş olacak. Herkese şifa getirmesini dilerim. Sağlıklı, mutlu, şekersiz günler sizinle olsun... Bu yazım www.hthayat.com'da 30.Ocak.2017'de tarihinde yayınlanmıştır ve siteden alınmıştır. Save Save #hthayatyazılarım #probiyotikler #fermantesebze

  • Badem Unlu Glutensiz, Şekersiz kek

    Bu benim en çok sevilen tariflerimden biri. Normal unlu, rafine şekerli bir kekten inanın daha güzel. Bu tarif hem rafine şekersiz, hem glutensiz sağlıklı kek. Bademli kakaolu glutensiz kek Malzemeler : 1 bardak badem unu (Şayet hazır bulamazsanız bademi kahve öğütücüsü veya güçlü bir rondada çekerek de elde edebilirsiniz. Çok uzun süre çekmeyiniz, bir anda ezmeye dönebilir :) 1,5 kaşık hindistancevizi unu (artık birçok markette satılıyor) ½ paket kabartma tozu 2 yemek kaşığı ham kakao (marketlerdeki paketli kakaoları kullanırsanız 1 yemek kaşığı) 2 yumurta ½ bardak süt - dilerseniz bitkisel süt de olur. 2 yemek kaşığı erimiş hindistancevizi yağı (dilediğiniz başka bir yağ da olur) 10 adet çekirdekleri çıkartılmış hurma ve iki avuç kuru duttan elde edilmiş hurma (bir kaseye hurma ve dutu koyup, üstünü geçecek kadar kaynar su ekliyorum ve 20 dakika bekliyorum. Kuru meyveler yumuşadıktan sonra, kasedeki suyu dökmeden rondodan geçirip şeker yerine kullanılacak şurubu elde ediyorum) Tarifi : Yumurtayı iyice çırpıyoruz ve içine şurubumuzu ekliyoruz. Peşinden süt ve yağı da ilave ediyoruz. En son da diğer tüm kuru malzemeleri ekleyip, homojen olacak şekilde karıştırıp önceden ısıtılmış 160 derece fırında 45-50 dk pisiriyoruz. Ortasına bir kürdan batırdığınızda kürdan kuru çıkıyorsa kekiniz pişmiş demektir. Bu çok tatlı bir kek değil. Bitter çikolatacılar keki bu tatlı oranında sevebilirler. Şayet sütlü çikolatacıysanız, hurma ve dut oranını yarım oran daha arttırmanızı öneririm. Bu çikolata örneği size tat konusunda yardımcı olur diye düşünüyorum. Umarım sizin de benim kadar hoşunuza gider. #sağlıklıtatlı #şekersiz #şekersizkek #glutensiz

  • Gluten hassasiyeti şehir efsanesi değil

    Gluten, buğday, arpa ve çavdarda bulunan proteindir ve bazı kişiler bu proteini hazmedemezler. Midede şişkinlik ve gaz, ishal bu hassasiyetin en fazla görülen belirtisidir. Nadir olarak da nedensiz baş ağrılarına yol açar. Bedenimiz her zaman bize doğruları ve sorunları gösteriyor Bundan bir sene öncesine kadar çölyak hastası hariç diğer kişilerin de glutensiz beslenmesini yeni akım moda diyetlerden biri gibi düşünüyordum, ta ki çok fazla hazımsızlık sorunum başlayana kadar. Bir doktor teşhisi veya test ile kesinleşmiş bir gluten hassasiyetim yok fakat özellikle akşamları çok fazla şişkinliğim oluyordu. Düşük karbonhidratlı beslenmeye başlayıp, buğday türevlerini hayatımdan çıkartmam ile birlikte bu hazımsızlık sorunlarımın kendiliğinden geçtiğini farkettim. Kendime testler yaptım. Glutenli şeyler yediğim günlerde kendimi ‘’davul gibi şiş’’ hissettiğim günler geri geldi. Glutensiz beslendiğim günlerde ise kendimi son derece hafif ve rahat hissettim. Bu testi defalarca uyguladım ve her seferinde aynı sonucu alınca gluteni hayatımda en düşük noktaya indirdim. Buğday, arpa ve çavdar artık beslenmemizin o kadar çok içinde ki çıkartmak biraz zor olabiliyor. Ekmekler, poğaçalar, tüm pastalar, kurabiyeler, kraker, simit, börek herşey gluten içeriyor çünkü hepsi tahıllardan elde edilen unla yapılıyor. Unun tam buğday, tam çavdar olması da farkettirmiyor. Gluten, tahılın özünde olduğu için tam olması veya rafine edilmiş olması içindeki gluten oranını değiştirmiyor. Peki bununla nasıl baş edeceğiz? Şekerde olduğu gibi bunda da buğday türevlerinin yerine alternatiflerini kullanarak kendi beslenmemize uyarlayabiliriz. Ben en fazla badem unu ve hindistancevizi unu kullanıyorum. Ekmek yeme alışkanlığımı nerdeyse sıfıra indirdiğim için istediğim diğer tüm şeyleri bu unlarla hazırlayabiliyorum. Kinoa ve unu, karabuğday (greçka) ve unu, mısır unu, ülkemize yeni gelen teff unu da alternatifler arasında. Bu unlardan da her şey yapılıyor. Tabii ki tat farkı oluyor ama hayatıma çok güzel yeni lezzetler katıyorlar. Bir de her zaman söylediğim gibi, yiyemediğim şeylere takılıp, devamlı bunu dile getirip üzüleceğime, yiyebildiğim yüzlerce seçeneğe şükredip, onlar için minnettar olmak kendimi daha iyi hissettiriyor. Doğanın bize sunduğu tüm sebzeler, meyveler, kurubaklagiller, yemişlerle öyle güzel yemekler yapılabiliyor ki. Yeter ki mutfakta denemeler yapmaya açık olalım. Tamamen glutensiz ve rafine şekersiz yaptığım, tadı harika olan, hatta bence normal unlu kekten bile daha lezzetli olan bademli kakaolu kek tarifim buna örnek olabilir. Tarifi detaylı olarak burdadır. Bu yazım www.hthayat.com'da 18.01.2017'de yayınlanmıştır ve siteden alıntıdır. Save #hthayatyazılarım

  • Tatlı kaçamakları dengelemenin yolu

    Bana genellikle aşağıdaki gibi sorular çok geliyor. Dışarıda hiç mi yemek yemiyorsun? Makarna, pizza yemiyor musun? Canın abur cubur istemiyor mu? Tabii ki yiyorum ama çok seçici davranıyorum ve bu tür şeyler yediğimde mutlaka o gün içinde ve ertesi gün bazı şeyleri kısıyorum. İstisnası olmadan, yemediğim tek şey “rafine şeker” çünkü şekerin vücudumuza verdiği zararı, başka hiçbir besin vermiyor. Diyet mantığı ile ömrümüzü geçirmemiz imkansız. Diyet dediğimiz 1-2 veya 6 ay yapılır ama senelerce sürmesi imkansız ve sağlıksız. Diyeti bıraktığımız ve normal beslenmeye döndüğümüz an, tekrar hemen kilo almaya başlarız. Bu yüzden hayatımızın her alanında olduğu gibi beslenmede de denge kurmalıyız. Bu denge bize uzun vadeli sağlık ve kilomuzda istikrar getirecektir. Peki, kaçamak yaparken günümüzü nasıl dengeleyeceğiz? Uzun Pazar kahvaltılarını kim sevmez? Bir kahvaltı “terapisi”nde 2 dilim yerine 5 dilim ekmek yediysem veya dayanamayıp 1-2 parça börek yemişsem, o gün başka hiçbir öğünde karbonidrat almıyorum ki vücudum sabah aldığı karbonhidratı enerjiye çevirsin ve onlar kendi aralarında anlaşsınlar. Diğer öğünleri bir parça protein eklenmiş salata, yemişler, meyve, yoğurt ve bol sebze yemeği ile geçirirsem, o günü iyi kapatmış oluyorum. Ertesi sabah tartı ile kavgamız olmuyor. Bu arada kahvaltıya terapi dedim, çünkü sevdiklerimiz ile yaptığımız uzun kahvaltılar ve onun yanındaki sıcacık sohbetler ruhumuza ilaçtır. Bize mutluluk verir. Sağlıklı beslenmeyi seçeceğiz diye kendimizi bu güzel zevkten mahrum bırakmayalım. Madem kahvaltıda fazlası ile yedik, diğer öğünlerde dengeleyelim. Hem bedenimiz mutlu olsun hem de ruhumuz. Genellikle Cuma geceleri dışarı çıkmayı seviyorum. Bütün haftayı bitirmiş olmanın mutluluğu ile, kendimi haftasonuna hazırlamak için bana en güzel gün Cuma gibi geliyor. Restaurantta yemek seçimi sürecinde karar verene kadar geçen zaman çok tehlikeli. Eşimin veya arkadaşlarımın seçimlerine bakmayıp kendi seçimimi yapıp hemen siparişimi veriyorum. Baslangıç olarak bir çorba isteyip, sonrasında da en sebzeli, en salatalı yemeği seçiyorum. Bunların yanındaki kırmızı şarap en vazgeçilmezim. Haftada bir gün neşe kaynağım. Benim için Cuma akşamının karşılığı budur. Buradaki kaçamakları da Cumartesi sabahı çok iyi bir spor yaparak vücudumdan atmaya çalışıyorum ve yine ertesi gün bol su ve temiz beslenme ile devam ediyorum. Haftaiçi 5 gün tamamen temiz beslenip, 2 gün haftasonunun keyfini çıkartmak gibi bir düzenim oldu. Yalnız haftasonunda da yukarıda bahsettiğimden daha fazlasına kaçmamak lazım. O zaman da haftaiçi verilen tüm çaba boşa gidiyor. Dünyada buna genelde 5-2 kuralı deniyor. Beslenmesini bu şekilde sürdüren, hem sağlıklı kalıp hem de istediklerini yemenin keyfini çıkartan çok kişi var. Bu 1-2 kaçamak tabii ki haftasonu olmak zorunda değil. Bazen de haftaiçi programımız oluyor. O zaman da hakkımı haftaiçi bitirdiğim için, haftasonunu uslu uslu geçiriyorum. Işin özünde, beslenmemizde denge kurarak, zevk aldığımız yiyecekler ve içeceklerden vazgeçmeden, saglığımızı ve kilomuzu koruyabiliriz. Sadece yediğimizin, içtiğimizin üzerinde bir kez daha düşünmek ve günümüzü planlamak bunun için yeterli olacaktır. Kaçamağı yaparken de sonuna kadar onun hazzını yaşayalım. Farkına vararak, tadını alarak yiyelim ki yaptığımıza değsin ve bize mutluluk versin. Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim. Bu yazım www.hthayat.com'da 13.01.2017'de yayınlanmıştır ve siteden alıntıdır. #hthayatyazılarım

  • Nasıl olsa spor yapıyorum, bir dilim pizzadan bir şey olmaz…

    Ah ah keşke bu kadar kolay olsaydı. Spor yapıyorum diye kontrolsüzce yemek, sonra da hiçbir değişiklik olmuyor diye üzülmek genelde yapılan en büyük hatalardan biridir. Kilo vermede, korumada ve sağlığımızın stabil kalabilmesinde spor kesinlikle olmazsa olmazlardandır ama kilo vermek için tek başına pek yeterli değildir. Genelde kilo vermede ve fit olmada denge %70 beslenme %30 spor diye söylenir. Bu tam olarak olçülebilen bir şey olamasa da ben bunun %80 beslenme %20 spor olduğuna daha fazla inanıyorum. Yalnız, bu demek değildir ki spor yapmadan yan gelip yatalım ya da spor yapıyorum diye de her şeyi yiyelim. Hayatımızın her kısmında olduğu gibi burda da denge önemlidir. En öncelikli olan sağlıklı ve iyi beslenmektir. Bunu da sporla desteklediğimizde sonuç almamak imkansızdır. Kilo verme ve koruma sürecinde sporun motivasyon katkısı yadsınamaz. Bir saat spor yaptığımız gün, o çekilen acılar boşa gitmesin diye sağlıklı yemeklere yöneliriz. Acı yoksa kazanç da yok Rocky. Spor yaptığımızda salgıladığımız mutluluk hormonlarının etkisi ile, kendimizi daha pozitif hissederiz. Böylece normalde yapıyor olduğumuz psikolojik yemek yemeyi yapmayız. 2 saat önce yemek yediğimiz halde buzdolabının kapağını açıp önünde düşünmek, abur cubur çekmecesini karıştırmak hep psikolojik açlıktır. Spor sonrası içimizde bize bir dilim pizzanin veya 1 kalıp çikolatanın veremeyeceği kadar heyecan ve mutluluk vardır. Zaten endorfin salgılamışız, pizzaya hamburgere ihtiyacımız olmaz. Kalori dengesi diye bir gerçek de var. Yiyeceklerden aldığımız kaloriden daha fazlasını yakarsak, kilo veririz. Spor yaptığımız gün stoklardan düşeceğimiz 500, 600, 700 kalori, 1 hafta sonra bize bollaşan kot pantolonlar olarak deri döner. Şayet beslenmemiz %95 sağlıklı değilse, haftanın 7 günü spor yapsak da hedeflerimize ulaşamayız. Beslenme sağlıklı kalmada ve zayıflamada en büyük etkendir. 1 Ocak 2017’den itibaren uygulanmak üzere hepimizin hedefleri var. Yeni sene herkese istediği hedeflere ulaştığı günleri getirsin. Gerçekten isteyince herşeyi gerçekleştirebiliriz. 2017 benim hayatimda da çok büyük değişikliklerin olacağı bir sene olacak. Hadi bakalım, hedefleri sıralıyoruz ve gerçekleştiriyoruz. Harika ol 2017! Herkese sağlıklı, mutlu ve şekeriz bir yeni yıl dilerim. Bu yazım www.hthayat.com'da 31.12.2016 'da yayınlanmıştır ve siteden alınmıştır. #hthayatyazılarım

  • Yağları Sevelim!

    Senelerdir bize hep yağdan kaçmamız gerektiği söylendi. Her zaman düşük yağlı diyetlere yönlendirildik. Market raflarında yağı azaltılmış ürünler pek gözde oldu; fakat bir gerçek vardı ki, bir grup yağ son derece sağlıklıdır. Kaçınmamız gereken yağ grubu farklıyken, genelleme hepsi için yapılmıştı. Bugün bu iyi yağları anlatmak istedim; çünkü benim hayatımda bir başka dönem de düşük karbonhidrat/yüksek yağ (Dünyadaki adı Low Carb High Fat) ile tanışmamla başladı. 1 sene öncesine kadar, devamlı şekerim düşecek korkusu ile çantamda, arabamda, toplantıda, yolda, ofiste, her yerde yiyecek bulundururdum; çünkü şekerim düştüğünde gerçekten hiç sevimli olmuyorum. Hem toparlanmam saatler sürüyor, hem de yakınımdaki insanlara eziyet çektiriyorum; çünkü hipoglisemi insan bünyesine fena bir sinirlilik hali veriyor. Biri bana “Bundan kolayca kurtulacaksın.” deseydi, sanıyorum rüya gördüğünü söylerdim; ama oldu. Karbonhidrat, diyabet hastalığı veya riski olanlar icin büyük çıkmazlar yaratıyor. Diyabet hastası olmasanız da, sağlıklı bireylerde bile aynı etkiyi yaratıyor. Maalesef hepimiz karbonhidrat tüketmeye o kadar alışmışız ki, elimiz hep ekmeğe, krakere, mısır patlağına, sunta bisküvilere gidiyor. Şekerimiz düşüyor, karbonhidrat yiyoruz. Karbonhidrat anlık tatmin ediyor; ama sonra tekrar hızla şekeri düşürüyor ve yine acıkıyoruz. Senelerce içinde dolaştığım bu kısırdöngüden karbonhidratları, iyi yağlar ile yer değiştirerek kurtuldum. Yağların kalorisi fazla diye düşünebilirsiniz; ama her kalori aynı değildir. 100 kalori kraker ile 100 kalori bademin bedeninize verecekleri aynı olamaz. Kraker boş kalori iken, badem size lif, protein, bol E vitamini verir. Hangi yağları tüketmeliyiz? Badem, fındık, ceviz gibi yemişler: Kolesterolü düşürür, kalp dostudur. Atıştırmalık olarak ara öğünlerde bir meyve ile harika olur. Avokado: Bel çevresini incelten meyvedir. Tok tutar. Bence en çok bu yağı sevelim. Kahvaltıda yarım avokado ile dereotlu beyaz peynir ezmesi harika olur. Bütün yumurta: Yumurtanın sarısının adı çıkmış. Kolesterolü yükseltmenin aksine düşürür. Artık yalnızca yumurtanın beyazını yemek demode oldu. Yumurtayı tam tüketmek, size doğada başka hiçbir besinde bir arada bulunmayan vitaminleri verecektir. Fıstık ezmesi: İşte bu benim aşkım. Ama sadece katkısız, 100% fıstıktan yapılan ezmeleri tüketmemiz lazım. İçlerinde ekstra palm yağı, şeker vs. olanlarına itibar etmeyiniz. Yarardan çok zararı olacaktır. Fıstık ezmesi, yüksek protein ve doyuruculuğu ile en güzel yağlardan biridir. Spor öncesi enerji kaynağımdır. Ev yapımı fıstık ezmesi tarifimi aşağıda ekledim. Evde hızlıca 5 dakikada yapabilirsiniz. Zeytin ve zeytinyağı: Zaten zeytinyağı cenneti bir ülkede yaşıyoruz. Yüksek ısıya maruz bırakmadan, doğanın bize sunduğu bu ilaç gibi meyveyi gönlümüzce kullanalım. Yağını salatalarda, mezelerde, kendisini kahvaltıda veya atıştırmalık olarak aralarda bol bol tüketelim, sağlık kazanalım. Keten tohumu: Yüksek Omega-3 kaynağı. Bir karabiber öğütücüsüne koyup buzdolabında muhafaza edebilirsiniz. Tüm yemeklerin üzerine, tuz karabiber ekler gibi, keten tohumu ekleyebilirsiniz. Yalnız, göğsünde kist veya kist şüphesi olanların dikkatli tüketmesi gerekiyor. Ayçekirdeği ve kabak çekirdeği gibi tohumlar: Bunlar da benim canım. Neredeyse tüm salatalarımda, yulaf lapalarımda baş köşedeler. Somon, sardalya, uskumru gibi yağlı balıklar : Şanslıyız ki ülkemizde somon hariç diğer tüm balıklar deniz balığı ve içlerinde iyi yağ barındırıyorlar. Maalesef bizde somon çiftlik yetiştirmesi olduğu için tüketilmemesi gerekiyor. Doğal olarak avlanmış somon bulunabilirse ne ala… Bu ürünleri beslenmenizde tutmanın size faydası çok olacaktır. Normal öğünlerinizdeki klasik karbonhidratları iyi yağlar ile değiştirdiğinizde ne kadar tok kaldığınıza şaşırabilirsiniz; çünkü yağlar karbonhidratların aksine vücuda fazla insülin salgılatmaz. Ama bu güzel yağları tüketirken mutlaka porsiyonlarına dikkat etmemiz lazım ki kilo almayalım. Ev yapımı, katkısız, 100% fıstık ezmesi tarifi Kavrulmamış fıstıkların kabuğunu soyuyoruz ve güçlü bir rondada kıvam alana kadar çekiyoruz. İçine bir çimdik tuz, biraz bal veya pekmez de katabilirsiniz. Suda ıslatılıp şişirilmiş hurma da çok yakışıyor. Hem kendiniz rahatlıkla tüketebilir hem de çocuklarınıza, sevdiklerinize gönlünüz rahat bir şekilde yedirebilirsiniz. Fıstığın ezmeye dönüşüm aşamalarını yukarıdaki resimde görebilirsiniz. Püf noktası biraz sabırlı olmak… İçinde iyi yağ bulunduran bu besinleri her şekilde kullanabilirsiniz. Çeşitlerini ve detaylarını görmek için Instagram hesabım “semaozpekmezci” ye bakabilirsiniz. Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim. Bu yazım www.hthayat.com'da 27.12.2016 tarihinde yayınlanmıştır ve siteden alınmıştır. #hthayatyazılarım

  • Mutlu Vücut, Mutlu Ruh

    Benim beslenme yolculuğum biraz da ruhsal yolculuğuma dönüştü. Zaman içinde deneyimledim ki bedenimize giren her türlü yiyecek ruhumuzu da etkiliyor. Yediklerimiz ve yaşantımız ne kadar sağlıklı olursa ruhumuz da aynı şekilde huzura bulanıyor. Her geçen gün düzelen sağlığım ve beslenmem ile iç huzurum da doğru orantıda yükseldi. Bir önceki yazımda anlattığım beslenme düzenime senelerce devam ettim. Bir zaman sonra canım tatlı istedikçe kendime basit tatlılar yapmaya basladım ve şeker yerine tatlandırıcı kullanıyordum. O zamanlar daha şimdiki bilincime sahip değildim. Şimdi bu tatlandırıcıları kesinlikle tasvip etmiyorum ama dediğim gibi, bu bir yolculuk ve bu yolculukta farkında olmadan yaptiğim bazı hatalar da oldu. Rafine şeker olmasa da tatlandırıcılar da kimyasal yollarla elde edilen ve beyne şeker yendiği sinyalini gönderen katkılar. Hatta bazı araştırmalar tatlandırıcıların vücutta rafine şeker yenmiş gibi reaksiyona yol açtığını söylüyor. Ben de bir süre sonra bu yapay tattan hoşnut olmadım. Devamlı temiz beslenince vücut kendiliğinden yapay maddeleri redediyor. 3 aylık kontrol aralıklarım 6 aya uzamıştı. Tüm test sonuçlarım çok iyi çıkıyordu. Bu dönemde eşimle tanıştım. İşte burası benim için yepyeni bir maceranın başlangıcı oldu. Her Türk kadınının başına gelen, evliliğin ilk yılı kiloları beni de buldu. Eşim ne kadar yese bile kilo almayan, hani hep o kıskandığımız erkek bünyesine sahip. Ben sağlıklı beslensem de hayatımdaki değişiklik ile 1 senede tekrar 8 kilo aldım. Her sabah tartılırım. İlk aylarda kilo artışım olmuyordu. Şeker dengem de düzgündü. Bu şımarıklık ile ayları geçirdim ve 7 ay boyunca tartıda kilo değişimi nerdeyse hiç olmadı. 7 ayın sonunda sanki tüm o yediklerim birleşti ve 1-2 ayda hergün tartıdaki rakamı yükseltti. Durduramıyordum. Her gün artış vardı, ta ki bir gün tekrar “dur Sema” dedim. Eşime uymayı bıraktım. Kendi düzenime tekrar döndüm. Her sabah alarmı 6:45’e kurdum ve yürüyüşlerime tekrar başladım. Eşime ayrı kendime ayrı yemek pişirmeye başladım çünkü onun yedikleri ile devam edersem, bu çok zor kazandığım sağlığım tekrar tehlikeye girecekti. Akşam eve pizza geliyordu. Pizza kapıdan giriyordu, ben bacadan çıkıyordum. Daha teslimat yapılmadan spor ayakkabımı giymiş, kendimi yürüyüşe atmış oluyordum. Pizza bitince eve geri dönüyordum. Bu benim icin çok iyi bir alışkanlık olmuştu. Ne zaman evde tehlikeli yemek olsa, ben kendimi sokaklara attım ve 3 ayda tekrar evlendiğim zamanki kiloma döndüm. Ben eşime uymadım ama o bana uydu. 4 sene içinde eşimin beslenmesinde de çok ciddi değişiklikler oldu. Artık daha bilinçli ve o da benimle birlikte gerçek yemekler yemeye başladı, şekeri bıraktı. Aşağıdaki bu dönemin önce-sonra görüntüsüdür. Bu da bana öğretti ki, sağlıklı yemek bile olsa miktarlar artarsa, akşam yemeği geç saatlerde yenirse ne olursa olsun vücut bunu tolere edemiyor. Kilolar geri geliyor, sağlık bozuluyor. Hem eşime hem de kendime yemek pişirirken mutfakta çok fazla vakit geçirmeye başladım. Devamlı aklıma deneyecek birşeyler geliyordu ve üst üste tarifler deniyordum. Birini yaparken diğeri beynimde canlanıyordu. Bu süreçte tüm sebzelerle, meyvelerle, yemişlerle, kurubaklagillerle çok daha fazla haşır neşir oldum. Her birinin ne ile birleştiğinde nasıl sonuçlar verdiğini gördüm. Şayet sağlıklı beslenmek bir yaşam sekli ise, buna eğlence katmam lazımdı. Yaptıklarım lezzetli olmaya başlamıştı. Şeker ve un kullanmıyor olmak zevksiz şeyler yemek demek değildi. Yiyemediğim 3-4 şey icin üzülüp, devamlı onları sayıklayacağıma, yiyebildiğim yüzlerce besini kullanarak kendime bir mutfak oluşturdum. Nerdeyse her türlü beslenme şeklini denedim ve hepsinin bir yönünü alıp bana en uygun olanını yarattım. Nasıl herkesin parmak izi farkli ise, metabolizması da farklı. Hiçbir beslenme şekline uzun vadede sadık kalamadım çünkü sosyal insanlarız. Nefsimiz ve çevremiz var. Ayrıca hayat her gün karşımıza farklı şeyler çıkartıyor. Önemli olan denge. Beslenmemizi de doğru bir dengeye oturtursak ve vücudumuza yakıt olarak sadece doğal ve doğru besinleri gönderirsek, vücudumuz da teşekkür olarak bizi çok mutlu ediyor. Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim. Bu yazım www.hthayat.com'da 16.12.2016 tarihinde yayınlanmıştır ve siteden alıntıdır. #hthayatyazılarım

Arama Sonuçları

bottom of page