Bana en çok gelen sorulardan biri besin takviyesi alıp almadığımdır. Bugüne kadar hiç ihtiyacım olmadı çünkü yeterli ve tam beslenildiğinde vitaminlerin, minerallerin ve vücudumuzun ihtiyacı olan her şeyin bize besinlerden geldiğine inanıyorum.
İnsan vücudu aslında harika tasarlanmış, tamamen hatasız çalışan bir düzenektir. Kalp atmayı, böbrek kanı temizlemeyi, akciğer solumayı asla unutmaz. Dünyaya ilk geldiğimizde bu düzeneğin fabrika ayarlarında her şey olması gerektiği gibi tıkır tıkır çalışıyor ve bu da tek bir şarta bağlı. Bu şart, bedeni doğru gıdalarla beslemektir. Doğadaki besinler bize ihtiyacımızın olan her şeyi verir fakat modern hayatta bedenimizi DNA’mızın hiç tanımadığı birçok şeye maruz bırakıyoruz. Zaten son 50 yılda artan hastalıklar da bunun en büyük göstergesidir.
Sanayinin gelişmesi ile rafine edilmiş, işlemden geçmiş ürünler, paketli gıdalar, üzerlerini okuduğumuzda içinde ne olduğunu anlamadığımız birçok yiyecek hayatımıza girdi. Bu yiyeceklerin tüketimi arttıkça, asıl ihtiyacımız olan doğal sebze, meyve, bitkisel yağ, kurubaklagil, tam tahıl ve yemişlerden uzaklaştık. Daha fazla şeker, hayvansal gıda, şarküteri ürünleri, rafine tahıllar kullanmaya başladık ve vücut düzenlerimizi bozduk. ‘’Light’’ bisküviler sağlıklı, ‘’zeyinyağı’’ zararlı oldu.
Hayvan üretim çiftliklerinin artışı ve hayvancılığın kendi başına bir ekonomi olması da olayları çok etkiledi. Doğal halde beslenen hayvanlarının etinin bile fazlası zararlı iken, oksijen almadan, fabrikasyon yemlerle büyütülen hayvanların etlerini çok fazla düzeyde tüketmeye başladık. Her yerden ‘’hayvansal protein temel ihtiyaçtır’’ lobileri fışkırdı. İhtiyaçtan fazla hayvansal gıda tüketince ve onu dengeleyecek doğru sebzeleri de yemeyince vücudumuza doymamış yağ depoladık. Bu da insanlığa nur topu gibi kanser, kalp hastalıkları, tansiyon, diyabet hastalıklarını getirdi.
Vücut dengelerimiz bozulunca da bu sefer onları düzeltmek için ilaçlar ve besin destekleri üretilmeye başlandı. Bu sefer de avuç avuç onlardan tüketmeye başladık. Birçok hastalığa sahip olduk ve hastalıkların kendisini değil semptomlarını yok eden ilaçlarda, takviyelerde deva aradık. Halbuki hastalıkların nedeni uyduğumuz yanlış düzendi. Hastalığın kaynağını düzeltmek gerekirken, biz yine kimyasal olan ilaçlarla başbaşa kaldık. Aslında bu açıdan bakınca tablo çok net ortada. Bir kısır döngü içinde debeleniyoruz. Fabrika ayarlarımıza geri dönüp, doğanın bize sunduğu besinlerle beslensek çağımızın birçok hastalığı ortadan kalkacak ve avuç avuç besin desteğine de, ilaca da ihtiyacımız kalmayacak.
Şifa doğada, yeter ki kullanmasını bilelim. Yeter ki dengemizi bozan, paketli ürünleri hayatımızdan çıkartalım. Aslında şu mantıkla beslendiğimizde olay çok basitleşiyor: ‘’Anneannenin annesinin tanımadığı şeyi yeme’’
Tabii bu işin bir de hava kirliliği, manyetik alanlar, radyasyon, etrafımızdaki baz istasyonlarının çokluğu gibi bir yönü de var ama onu da bir başka yazıda ele alacağım. İlk adım olarak doğru besinlerle bedenlerimizi mutlu etsek bile bu çok büyük bir değişiklik olacaktır.
Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim.
Not : Bu yazı www.hthayat.com daki köşemde 17.02.17 tarihinde yayınlanmıştır.