top of page

Boş arama ile 469 sonuç bulundu

  • Hamileliğe Hazırlık

    Bu hafta Instagram'da paylaştığım bu konu çok ilgi görünce, her zaman ulaşabilmeniz için bloga da taşımak istedim. Instagram'da konuyla ilgili uzun bir video var; dilerseniz buradan da okuyabilirsiniz. ‘Bedenimi hamileliğe hazırlıyorum.’ ‘Kendimi hamileliğe hazırlıyorum.’ ‘3 ay sonra bebek planlıyorum; onun için kendime iyi bakmaya başladım.’ Böyle e-mailler alıyorum. Bu maillerin hepsini de kadınlardan alıyorum. Sevgili hemcinslerim, biliyorum hamile kalmaya çalışırken çok yıpranıyorsunuz. Bu konuda dikkat çekmek istediğim bir şey var; lütfen bunu tek başınıza üstlenmeyiniz. Siz buğday çimi suyu içerken partneriniz ‘çokomel’ yer, kola içerse olmaz. Sebepsiz infertilitede her şey 50/50’dir. Sperm, içerinin dışa vurumudur. Tüp bebek merkezlerinde, yeni jenerasyonda tek bir erkekten alınan milyonlarca spermden bir tane sağlıklı sperm seçemiyorlarmış; biliyor musunuz? Bu sorumluluğu lütfen tek başınıza üstünüze almayınız. Neden alıyorsunuz? Bu işte hem ruhen, hem bedenen berabersiniz. Peki nereden başlayacağız? İçgüdülerimizden başlayacağız. Üreme, yemek yeme, su içme, uyuma.. Bunlar bizim hayatımızı devam ettirebilmemizi sağlayan, insanlığın var olduğu günden beri içgüdüsel olarak tekrarladığı şeyler. Ancak bu şekilde varlığımızı devam ettirebiliyoruz. Bunlar birer içgüdüdür; kimseden öğrenmeye ihtiyacımız yoktur. Ama ne oldu da, son 50-70 senede çok büyük bir üreyememe, hamile kalamama durumları başladı? Ne değişti de, yemek yemek, tuvalete çıkmak, uyumak kadar doğamızda olan “üremek” çok komplike bir hal aldı? Bunun altında çok fazla neden var. En önemlisi de beslenme. Son 50-70 yılda beslenmemiz çok değişti; yediğimiz, içtiğimiz şeyler çok bozuldu. İnanılmaz miktarlarda fabrikasyon gıda tüketmeye başladık. İnsan bedenine ve işleyişine bir bütün olarak baktığımızda, hormon sağlığı, hücrelerimizin sağlığı, asidik PH düzeyimiz, inflamasyon düzeyimiz.. Bunların hepsi, yeni bir hücre oluşumu, yeni bir embriyo oluşumu için etkendir. Ve hep dediğim şey, 2 kişi ile oluyor bu; sadece tek kişiyle değil. Yapmamız gereken şey, yediğimizi, içtiğimizi mümkün olduğunca 100 sene öncesine geri döndürmek. En basitinden bütün şu paketli gıdaları bırakmak. Çikolatası, gofreti, işlenmiş ekmekler, beyaz rafine karbonhidratlar, şeker ve tatlılar, alkol ve sigara.. Lütfen, erkekler için de söylüyorum; çok önemli. Alkol ve sigara olan bir spermden embriyo çıkabilmesi çok zor. O yüzden lütfen önce buradan başlayın. Biliyorum, belki alışkanlıkları bırakmak zor; ama buradan başlayacağız. Ben şimdi görüyorum; 10 yaşında çocuklar ellerinde ‘ice tea’ içiyorlar. Devamlı bunu içen, devamlı ‘çokomel’ yiyen bir erkek çocuğunun sperminin sağlıklı olması nasıl beklenebilir? Böyle bir şey mümkün değil. Çünkü sperm dediğimiz şeyi vücudumuz üretiyor. İçeriye giren gıda iyi değilse, çıkan sperm de kaliteli olmuyor. Bir başka taraftan, kadın tarafından bakalım. Rahmin kan akışı için, sağlıklı bir üreme için insülinin normal seviyelere inmesi lazım. Yani açlık insülininin 5 ve altında olması lazım. Beyaz karbonhidratları, tatlıyı, kolaları, gazozları bırakmak; bol sebze, iyi kalitede protein, kurubaklagil, kuruyemişlerle doymak lazım. Birkaç tane meyve ile de, çok istiyorsanız tatlı ihtiyacınızı giderebilirsiniz. Yapacağımız tüm beslenme şekli bu. Gördüğünüz gibi onun tozu, bunun yaprağı, dağların tepesinden şu, bu değil; "En öze dönmelisiniz." diyorum. En doğal, en öz beslenmeye döneceğiz. Buraya dönmekten başka çaremiz yok. Aslında bu beslenmeyi sadece üreme için düşünmeyelim. Bu beslenmeyi her şey için, her otoimmün rahatsızlık için düşünebilirsiniz. Çünkü bunların hepsi, aslında otoimmün rahatsızlıklardan çıktı. 50 sene önce otoimmün rahatsızlık mı vardı? Fazlasıyla fabrikasyonlaşan gıdadan, kötü tohumdan, kötü yapılan tarımdan, çok fazla kullanılan zirai ilaç/zehirden oldu. İçinde o kadar kimyasal ve tarım kalıntısı varken, vücudun sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi mümkün değil. Ve sağlıklı olmayan, güvende olmayan bir bedende de, yeni bir canlının yetişebilmesi mümkün değil. Bu konunun bir başka tarafı, stres yönetimi dediğimiz bir şey de var. Stres hayatımızda var. Bu stresi hayatımızdan çıkartabilmemiz, örneğin işten ayrılabilmemiz,  dağların tepesine taşınabilmemiz vs. mümkün değil. O zaman ne yapacağız? Bunun bedenimize verdiği zararları, nasıl en aza indirebileceğimize bakacağız. Bunun için de birçok teknik var; çok da karmaşıklaştırmamak lazım. Bir hobiyle ilgilenmek, ekranlardan biraz uzaklaşmak, çok fazla negatife maruz kalmamak.. Dışarıda yürüyüş yapmak olabilir; kan dolaşımı için çok faydalıdır ve özellikle kadınlarda rahim sağlığı için devamlı hareket etmek çok iyidir. Sevdiğiniz hobiler edinmek, meditasyon ve yoga yapmak olabilir. Sonuç olarak, stresi bir şekilde kontrol etmek gereklidir. Bedenimiz devamlı stresteyken, ‘savaş-kaç’ modundayken üreme için uygun ortam sağlanamıyor. Bedenimizin parasempatikte, yani dinlenmede ve huzurlu bir durumda olması gerekiyor. Biliyorum çok stresli bir şey, her ay bir yıkıntı yaşıyorsunuz ve bu sizi çok zorluyor. Ama bu adımları atın, biraz böyle deneyin. Çünkü bu işe buradan başlayacağız. Önce bedenimizi fabrika ayarlarına geri döndüreceğiz.  Umarım herkes için gönlündeki neyse o olsun, eğer hayırlıysa olsun. Son olarak da bunu söylemek isterim; çünkü bu işte o da çok önemli. Hepinize sevgiler, Sema

  • Chi Gong Monthly Classes

    Happy new year with new challenges and learnings. But also health and peace of mind. The new year finds me in the beautiful land of Urla and I would like to take the opportunity to share with local people my learnings. So, we start a journey at the beautiful Bizim Bahçe to explore health and mental balance with the ancient Taoist practice of Chi Gong. What is Qigong? Qigong is a mind and body wellness practice integrating movement, posture, breathing, and awareness. It is defined by: Some form of movement or body positioning, A focus on breathing, A cleared or calm state of mind with a goal of Deep states of relaxation. The word CHI GONG is a combination of two ideas: Chi, the vital energy of the body Gong, the skill of working of the qi Medical qigong for health and healing consists primarily of: Awareness Exercises Physical movements Breathing exercises Chi-gong is the most profound health practice ever invented by mankind for the prevention of illness, reducing stress, managing chronic conditions, increasing longevity, and promoting healthy, active aging." Tom Rogers, President, Qigong Institute. What are the benefits? Qigong initiate the “relaxation response,” which is fostered when the mind is freed from its many distractions. Qigong enhance the efficiency of the immune system. Qigong improves circulation Qigong strengthens ligaments Qigong prevents joint injury Qigong builds bone density Qigong improves flexibility FACE TO FACE CLASS Place: Bizim Bahçe - Urla Day&Time: Every Tuesday - 10:00-11:00 Price: 2000 TRY/Month You could use the link below to pay online. https://front.sanalposentegrasyonu.com/#/product/100236/1354 If you would like to pay via electronic bank transfer, please contact Tuğçe via her email info@semaozpekmezci.com   ***Monthly payments for face to face classes could be made in person as well. ONLINE CLASS There is also an online class for those that can not attend the class in person. A Zoom link will be provided before each class. Day&Time:  Every Saturday - 17:00-18:00 Price:  2000 TRY/Month You could use the link below to pay online. https://front.sanalposentegrasyonu.com/#/product/100236/1355 If you would like to pay via electronic bank transfer, please contact Tuğçe via her email info@semaozpekmezci.com   Notice: ** Please be informed that class language will be English and basic level of English would be needed. *** Please do not request any cancellation or refund after 20th of January since we could have limited participants. Regards, Constantinos Hadjichristofi Chi Gong Aylık Dersler Yeni öğretilerle dolu, mutlu bir yıl dilerim. Aynı zamanda, sağlık ve huzur dolu bir yıl geçirmenizi dilerim. Yeni yılı güzel Urla'da karşıladım ve bu fırsatı kullanarak sizlerle bildiklerimi paylaşmak istiyorum. Bizim Bahçe'de, kadim Taoist Chi Gong pratiği ile sağlık ve zihinsel dengeyi keşfetmek üzere, güzel bir yolculuğa başlıyoruz. Qigong nedir? Qigong, hareket, duruş, nefes ve farkındalığı bütünleştiren bir zihin ve beden sağlığı pratiğidir. Şu şekilde tanımlanır: Hareket ve beden dengesinde bir akış, Nefese odaklanma, Sakin ve açık bir zihin, Derin rahatlama hali. CHI GONG kelimesi iki fikrin birleşiminden oluşur: Chi, bedenin yaşamsal enerjisi Gong, chi üzerinde ustalaşma becerisi Sağlık ve şifa için medikal qigong , temel olarak şunları içerir: Farkındalık egzersizleri Fiziksel hareketler Nefes egzersizleri "Chi-gong, insanlık tarafından keşfedilmiş en derin sağlık pratiğidir. Hastalıkları önleme, stresi azaltma, kronik durumları yönetme, ömrü uzatma ve sağlıklı, aktif yaşlanmayı destekleme konusunda etkilidir." Tom Rogers, Qigong Enstitüsü Başkanı Faydaları nelerdir? Qigong, zihnin dikkat dağıtıcılardan arındığı zaman ortaya çıkan "rahatlama süreci"ni başlatır. Bağışıklık sisteminin etkinliğini artırır. Dolaşımı iyileştirir. Bağları güçlendirir. Eklem yaralanmalarını önler. Kemik yoğunluğunu artırır. Esnekliği artırır. YÜZ YÜZE SINIF Yer: Bizim Bahçe - Urla Başlangıç Tarihi: 23 Ocak 2024 Gün ve Saat: Her Salı - 10:00-11:00 Fiyat: 2000 TL /Aylık Kredi kartı ile ödemek isterseniz aşağıdaki linkten kaydınızı yapabilirsiniz. Kayıt linki: https://front.sanalposentegrasyonu.com/#/product/100236/1354 EFT ile ödemek isterseniz info@semaozpekmezci.com  adresine yazmanızı rica ederim. Başka sorularınız da olursa, yine aynı mail adresinden Tuğçe Hanım yardımcı olacaktır. ***Yüz yüze dersler için ödemeleri aylık olarak, elden de yapabilirsiniz. ONLINE SINIF Yüz yüze sınıflara katılamayanlar için online sınıf da bulunmaktadır. Her ders öncesi bir Zoom bağlantısı gönderilecektir. Başlangıç Tarihi:  26 Ocak 2024 Gün ve Saat: Her Cumartesi - 17:00-18:00 Fiyat: 2000 TL /Aylık Kredi kartı ile ödemek isterseniz aşağıdaki linkten kaydınızı yapabilirsiniz. Kayıt linki: https://front.sanalposentegrasyonu.com/#/product/100236/1355 EFT ile ödemek isterseniz info@semaozpekmezci.com  adresine yazmanızı rica ederim. Başka sorularınız da olursa, yine aynı mail adresinden Tuğçe Hanım yardımcı olacaktır. ÖNEMLİ: ** Derslerde konuşma dili İngilizce'dir ve başlangıç seviyesi İngilizce gerekmektedir. *** Eğitime   kişi sayısı ile katılımcı aldığımızdan, 20 Ocak 2024 'ten itibaren iptal veya iade yapılamamaktadır. Sorulmaması ve istenmemesi rica olunur.   Sevgiler, Constantinos Hadjichristofi

  • Yağları Sevelim!

    Senelerdir bize hep yağdan kaçmamız gerektiği söylendi. Her zaman düşük yağlı diyetlere yönlendirildik. Market raflarında yağı azaltılmış ürünler pek gözde oldu; fakat bir gerçek vardı ki, bir grup yağ son derece sağlıklıdır. Kaçınmamız gereken yağ grubu farklıyken, genelleme hepsi için yapılmıştı. Bugün bu iyi yağları anlatmak istedim; çünkü benim hayatımda bir başka dönem de düşük karbonhidrat/yüksek yağ (Dünyadaki adı Low Carb High Fat) ile tanışmamla başladı. 1 sene öncesine kadar, devamlı şekerim düşecek korkusu ile çantamda, arabamda, toplantıda, yolda, ofiste, her yerde yiyecek bulundururdum; çünkü şekerim düştüğünde gerçekten hiç sevimli olmuyorum. Hem toparlanmam saatler sürüyor, hem de yakınımdaki insanlara eziyet çektiriyorum; çünkü hipoglisemi insan bünyesine fena bir sinirlilik hali veriyor. Biri bana “Bundan kolayca kurtulacaksın.” deseydi, sanıyorum rüya gördüğünü söylerdim; ama oldu. Karbonhidrat, diyabet hastalığı veya riski olanlar icin büyük çıkmazlar yaratıyor. Diyabet hastası olmasanız da, sağlıklı bireylerde bile aynı etkiyi yaratıyor. Maalesef hepimiz karbonhidrat tüketmeye o kadar alışmışız ki, elimiz hep ekmeğe, krakere, mısır patlağına, sunta bisküvilere gidiyor. Şekerimiz düşüyor, karbonhidrat yiyoruz. Karbonhidrat anlık tatmin ediyor; ama sonra tekrar hızla şekeri düşürüyor ve yine acıkıyoruz. Senelerce içinde dolaştığım bu kısırdöngüden karbonhidratları, iyi yağlar ile yer değiştirerek kurtuldum. Yağların kalorisi fazla diye düşünebilirsiniz; ama her kalori aynı değildir. 100 kalori kraker ile 100 kalori bademin bedeninize verecekleri aynı olamaz. Kraker boş kalori iken, badem size lif, protein, bol E vitamini verir. Hangi yağları tüketmeliyiz? Badem, fındık, ceviz gibi yemişler: Kolesterolü düşürür, kalp dostudur. Atıştırmalık olarak ara öğünlerde bir meyve ile harika olur. Avokado: Bel çevresini incelten meyvedir. Tok tutar. Bence en çok bu yağı sevelim. Kahvaltıda yarım avokado ile dereotlu beyaz peynir ezmesi harika olur. Bütün yumurta: Yumurtanın sarısının adı çıkmış. Kolesterolü yükseltmenin aksine düşürür. Artık yalnızca yumurtanın beyazını yemek demode oldu. Yumurtayı tam tüketmek, size doğada başka hiçbir besinde bir arada bulunmayan vitaminleri verecektir. Fıstık ezmesi: İşte bu benim aşkım. Ama sadece katkısız, 100% fıstıktan yapılan ezmeleri tüketmemiz lazım. İçlerinde ekstra palm yağı, şeker vs. olanlarına itibar etmeyiniz. Yarardan çok zararı olacaktır. Fıstık ezmesi, yüksek protein ve doyuruculuğu ile en güzel yağlardan biridir. Spor öncesi enerji kaynağımdır. Ev yapımı fıstık ezmesi tarifimi aşağıda ekledim. Evde hızlıca 5 dakikada yapabilirsiniz. Zeytin ve zeytinyağı: Zaten zeytinyağı cenneti bir ülkede yaşıyoruz. Yüksek ısıya maruz bırakmadan, doğanın bize sunduğu bu ilaç gibi meyveyi gönlümüzce kullanalım. Yağını salatalarda, mezelerde, kendisini kahvaltıda veya atıştırmalık olarak aralarda bol bol tüketelim, sağlık kazanalım. Keten tohumu: Yüksek Omega-3 kaynağı. Bir karabiber öğütücüsüne koyup buzdolabında muhafaza edebilirsiniz. Tüm yemeklerin üzerine, tuz karabiber ekler gibi, keten tohumu ekleyebilirsiniz. Yalnız, göğsünde kist veya kist şüphesi olanların dikkatli tüketmesi gerekiyor. Ayçekirdeği ve kabak çekirdeği gibi tohumlar: Bunlar da benim canım. Neredeyse tüm salatalarımda, yulaf lapalarımda baş köşedeler. Somon, sardalya, uskumru gibi yağlı balıklar : Şanslıyız ki ülkemizde somon hariç diğer tüm balıklar deniz balığı ve içlerinde iyi yağ barındırıyorlar. Maalesef bizde somon çiftlik yetiştirmesi olduğu için tüketilmemesi gerekiyor. Doğal olarak avlanmış somon bulunabilirse ne ala… Bu ürünleri beslenmenizde tutmanın size faydası çok olacaktır. Normal öğünlerinizdeki klasik karbonhidratları iyi yağlar ile değiştirdiğinizde ne kadar tok kaldığınıza şaşırabilirsiniz; çünkü yağlar karbonhidratların aksine vücuda fazla insülin salgılatmaz. Ama bu güzel yağları tüketirken mutlaka porsiyonlarına dikkat etmemiz lazım ki kilo almayalım. Ev yapımı, katkısız, 100% fıstık ezmesi tarifi Kavrulmamış fıstıkların kabuğunu soyuyoruz ve güçlü bir rondada kıvam alana kadar çekiyoruz. İçine bir çimdik tuz, biraz bal veya pekmez de katabilirsiniz. Suda ıslatılıp şişirilmiş hurma da çok yakışıyor. Hem kendiniz rahatlıkla tüketebilir hem de çocuklarınıza, sevdiklerinize gönlünüz rahat bir şekilde yedirebilirsiniz. Fıstığın ezmeye dönüşüm aşamalarını yukarıdaki resimde görebilirsiniz. Püf noktası biraz sabırlı olmak… İçinde iyi yağ bulunduran bu besinleri her şekilde kullanabilirsiniz. Çeşitlerini ve detaylarını görmek için Instagram hesabım “semaozpekmezci” ye bakabilirsiniz. Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim. Bu yazım www.hthayat.com'da 27.12.2016 tarihinde yayınlanmıştır ve siteden alınmıştır. #hthayatyazılarım

  • Glutensiz Tahıllar ve Unlar - Bilgiler, Kavramlar, Oranlar

    Sizlere, rehber niteliğinde bir bilgi demeti hazırladım dostlar. Glutensiz beslenmeye geçen, bu beslenmeyi duyan, denemek isteyen, merak eden herkese rehber olmasını dilerim. Tüm tahıl ve unları bir yerde topladım. Hepsinin, teker teker normal buğday unu ile oran kıyaslamasını yaptım. Bazı markaların sıvı çekme oranlarında değişiklik olabiliyor; ama genelde, 3 aşağı 5 yukarı kıvamlar bu oranlarda tutar. Elimden geldiğince öz anlatmaya çalıştım. Bunun şeker alternatifleri versiyonunu çok sevmiştiniz. Umarım bu da çok işinize yarar. Bilgiler, ilk kitabım Sema’nın Sağlıklı Mutfağı’ndan :) Glutensiz beslenmek demek, fabrikasyon veya insan yapımı, nişasta ve kıvam vericilerle elde edilmiş "glutensiz un"ları kullanmak demek değil. Market raflarında "glutensiz un" adıyla satılan ürünler, yüksek oranda nişasta içeriyor; aslında yararından çok zararı var. Kullanılabilir glutensiz unlar, doğasından glutensiz olan tahıl, yemiş, çekirdek ve meyvelerin unlarıdır. Hindistan cevizi Unu Benim mucize unum. O kadar yoğun lifli ki içine eklenen sıvıları hortum gibi çekiyor. Bu özelliği ile çok tok tutuyor, insülin ve şekeri dengeliyor. Tadı harika. Hem tatlıya, hem tuzluya uyuyor. Hindistan cevizi tahıl olmadığı için bu un da doğal olarak glutensiz oluyor. Kıvam oranlaması: Normal buğday ununun 1 su bardağı, 3 yemek kaşığı hindistan cevizi ununa denktir. Karabuğday Unu Adının Türkçe’de buğday diye geçmesi kafa karıştırsa da, aslında kendisi bir buğday türü değil, bir bitkinin tohumudur. Greçka diye de geçiyor. Genellikle kavrulmuşu satılıyor ve kavrulmuşunda isli bir tat ve koku oluyor. Ben bu isli tat ve kokuya bayılıyorum; ama sevmeyeni de çok. O yüzden daha nötr bir tat arayanlar, kavrulmamış greçka ya da ununu tercih edebilirler. Kıvam oranlaması: Normal buğday unu kullanılan tariflerde 1/1 ölçüye denk gelir. Kinoa Unu Kinoa da tahıl olmadığı için, kendisi doğal olarak glutensizler grubuna giriyor. Pirinç ve bulgurun kullanıldığı her yerde kullanılabiliyor. Dolayısıyla unu da glutensiz unlar kategorisinde. Kıvam oranlaması: Normal buğday unu kullanılan tariflerde 1/1 ölçüye denk gelir. Pirinç Pirinç de doğal olarak glutensiz tahıllardandır. Rafine/beyaz pirinç olmayan kabuklu, siyah, kırmızı, kepekli tüm pirinçler glutensiz beslenmeye uygundur. Ununda glisemik indeks çok yükseldiğinden fazla kullanılmamasını öneririm. Badem Unu ya da Kuruyemiş Unları Bademi, fındığı, rondoda çekerek elde edeceğiniz unlar da glutensiz oluyor; ama bu tür unları yağ oranları ve yüksek kalorileri açısından daha dikkatli kullanmakta fayda var. İçlerindeki iyi yağlara zarar vermemek için de, pişirmede 150 dereceyi geçmemek gerekiyor. Kuruyemişlerin içlerindeki vücudumuza yararlı yağlar, yüksek ısılarda bozuluyor. İşte zaten bu nedenle, kuruyemişleri hep çiğ yememiz gerektiği söylenir. Kavrulmuş bir kuruyemişten bırakın fayda almayı, sadece yüksek kalori ve yapısı bozulmuş yağ alıyoruz. Yulaf Ezmesi ya da Unu Yulaf ezmesi aslında doğasında glutensizdir; ama üretildiği tarlalarda ve paketleme esnasında geçirdiği işlemlerle, aynı yerlerde genelde buğday ve buğday ürünleri de olduğu için çapraz bulaşma riski yüksek gıdalardan biri oluyor. Çapraz bulaşmadan geçecek glutenden endişe ediyorsanız, piyasada özel üretim, glutensiz sertifikalı yulaf ezmesi bulmak mümkün. Şayet çölyaklıysanız veya bir otoimmün hastalığınız varsa serifikalı glutensiz yulaf ezmesi alabilirsiniz. Kıvam oranlaması: Yulaf unu, normal buğday unu kullanılan tariflerde 1'e 3/4 ölçüye denk gelir; yani 1 su bardağı normal un yerine, 3/4 su bardağı yulaf unu kullanabilirsiniz. Kurubaklagil Unları Kurubaklagiller de özünde glutensiz olduğu için, unları da otomatik olarak glutensiz oluyor. Bunlar nohut unu, kuru fasulye unu, mercimek unu gibi uzayıp gidebilir. En çok kullanılan genelde nohut unu. Ben yine kurubaklagilleri olduğu gibi, tane şeklinde yemeyi tercih ve tavsiye ediyorum; çünkü un haline gelen her şeyin glisemik indeksi yükseliyor. Fakat normal rafine bir un kullanacağıma, glisemik indeksi biraz yükselmiş olsa da, kurubaklagil unlarını tercih ediyorum. Kıvam oranlaması: Nohut unu çok sıvı çekiyor. Normal buğday unu kullanılan tariflerde 1'e 1/2 ölçüye denk gelir. Örneğin; 1 su bardağı normal un yerine, 1/2 su bardağı nohut unu yeterli oluyor. Kuru fasulye ve mercimek ununda da bu oran 1'e 3/4 şeklinde tutuyor. Sorgum Unu Aramıza yeni katılmış unlardan biri. Yerli üretimi var. Yapısı mısır unu gibi biraz taneli. Tadı nötr olan bir un; tatlıya, tuzluya, her şeye yakışır ama glisemik indeksi ve karbonhidratı yüksek bir un. Benim için kullanımı daha az olacaktır. Genelde sebzelere pane harcı yapmak için veya başka unlarla karıştırarak kullanabilirim. Kıvam oranlaması: Sorgum unu, normal buğday unu kullanılan tariflerde 1'e 1 ölçüye denk gelir; yani 1 su bardağı normal un yerine, 1 su bardağı sorgum unu kullanabilirsiniz. Bağlamak için yumurtaya ihtiyaç duyulur. Paylaştığım bu bilgiler umarım sizlere yardımcı olur. Herkese sevgilerimle, Sema

  • Şeker Alternatifleri

    Rafine şekere karşı savaştayız; ama yerine koyduğumuz, ‘’sağlıklı’’ olduğu söylenen diğer şeker alternatifleri ne derece sağlıklı? Şunu bilmek gerekir ki, doğal da olsa, meyve şekeri bile olsa her şeyin fazlası zarardır. Fazla şeker veya fruktoz tüm iç organlarımızı yorar. En çok kullanılan ve sorulan rafine şeker alternatiflerine kısaca değinirsek: Pekmez Geleneksel lezzetimiz pekmez aslında meyveyi kaynatarak öz şekerini çıkartıp şurup haline getirmektir. İçinde eklenti şeker yoksa, kararında tüketildiğinde hem faydalıdır hem de çok lezzetlidir. Fakat pekmez yapılırken yüksek ısıda kaynatıldığında bazı serbest radikaller açığa çıkıyor. Bu bileşenler tekrar ısıtıldığında veya piştiğinde "HMF" olarak kısaltılan "hidroksimetil furfural"e dönüşüyor. Bu maddenin kanserojen ve genotoksik (genleri bozan) olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla, pekmezin pişirilmesini pek önermiyorum. Ayrıca 1 su bardağı pekmezle kek yapıp, bunun sağlıklı olduğunu düşünmek de çok doğru değil; içindeki şeker oranı zaten çok yüksek. 1-2 çay kaşığı tahin içine veya tadının az olduğunu düşündüğünüz bir şeylerin üzerine gezdirilerek, çiğ olarak nadir de olsa kullanılabilir. Bal Şüphesiz ki bal, arıların bize bir armağanı. Çok güzel ve faydalı; fakat bal da piştiğinde tüm özelliklerini yitiriyor. Bal, ısı ile temas ettiğinde arının salgılamış olduğu tüm yararlı enzimler yok oluyor ve saf şeker kalıyor. Ayrıca pekmezdeki HMF sorunu bal için de geçerli oluyor. Hindistan cevizi şekeri Hindistan cevizi meyvesi, içerdiği muhteşem yağ ve lif kalitesi ile faydalı olduğu için hindistan cevizi şekerinin faydalı olduğu gibi bir kanı yayıldı. Hindistan cevizi şekeri, hindistan cevizi ağacının dışındaki odunsu parçalardan yapılıyor; yani içinde meyveden gelen hiçbir parça bulundurmuyor. Bu şekerin %50’si fruktozdur. Bu da hindistan cevizi şekerini, sofra şekeri ile neredeyse aynı yere koyar. Stevia yaprağı Stevia, Brezilya ve Paraguay’da yetişen bir ağaçtır ve yaprakları doğal olarak tatlıdır. Hatta bu ağaca, ‘’tatlı bitki’’ de denmektedir. Stevia, sofra şekerine göre 200 kat daha tatlıdır. Bu yüzden de çok minik oranlarda kullanılmalıdır. Genel bakıldığında, şeker alternatifleri içinde kullanım için en güvenli olan bu yapraklardır; ama bu yapraklarda da keskin olan acımtırak/metalik bir tat var. Bu bazı kişileri rahatsız ettiği için kullanımı çok yaygınlaşamıyor. Tatlandırıcılarda stevia yaprağı ile yapılanlar var; ama bunlara kesinlikle kanmayınız. İçerikte, belli bir oranda yaprak var; ama kalanı tamamen kimyasallardan oluşuyor. %90'ı kimyasal tatlandırıcı, ama şişelerin üstünde ''Stevia'' yazıyor. Çok zararlı tür bir tatlandırıcıdır. Kullanmak isterseniz, kendiniz yaprak formatında alıp rondodan geçirip toz haline getirerek kullanabilirsiniz. (Şimdiye kadar kanıtlanmış bir zararı bulunmamıştır.) Tatlandırıcılar Tablet veya toz halinde satılan tatlandırıcılar (sakarin vs formatı), ‘’diyet’’ içeceklerin içinde kullanılan tatlandırıcılar tamamen kimyasal içeriklidir. Vücuda etkileri, şekerden bile daha kötü olabilir. Bunları kesinlikle hayatınızdan çıkarmanızı tavsiye ederim. Bağırsak florası ve beyin hücreleri üzerinde zararları kanıtlanmıştır. ''Diyabetik'' diye geçen ürünlerin hepsinde bu kimyasal tatlandırıcılar kullanılır. Bir şeyin ''0 kalori'' olması onu sağlıklı yapmaz. Bu kimyasal tatlandırıcılar uzak durmamız gereken, en zararlı olan alternatiflerdir. Erythritol, xylitol da aynı şekildedir. Agave Şurubu Tamamen bir pazarlama dehası. Kendisi bir ağacın reçinesi. Evet doğal bir şey; ama doğal olması onun maalesef sağlıklı olduğunu göstermez. Yüzde 90'ı fruktoz olan bir şurup; yani şekerin olabilecek en zararlı hali. Bu şurup ile yapılan tatlılar, rafine şeker kullanılmışlardan bile daha zararlı ve toksik. İç organları çok yoracak bir yöntem. Evinizde varsa, usulca çöpe atıp arkanıza bakmadan uzaklaşmanızı öneririm. Maple Şurup Agaveye göre daha masum, fruktozu daha düşük; ama yine de ben tüm sıvı tatlandırıcılara mesafeliyim. 1-2 çay kaşığı belki kullanılabilir. Elma Suyu Konsantresi En karşı olduğum şeker alternatiflerinden biri. 750 ml'lik bir şişe, 9 kilo elmadan elde ediliyormuş. (Firmaların birinden aldığım direkt bilgidir.) Zaten üzerindeki besin tablosunu okursanız, karbonhidratının yüksekliği bu bilgiyi bize doğrular. Bu kadar meyvenin fruktozunu (şekerin bize en çok zarar veren hali) lıkır lıkır bedene almak, sofra şekerinden bile kat be kat daha zararlıdır. Adının elma olması, sanki masum gibi gösteriyor ve bir başka hataya da şöyle düşülüyor. ''Nasıl olsa elma suyu ile yaptım; sağlıklı olduğundan daha çok yiyebilirim.'' Bu düşünce ve vicdan rahatlatması ile daha fazla tüketiliyor. Bu şişedekiler elma suyu değildir. Elma suyu ancak evde sıktığınız elma suyudur. Bu şişeden kullanacağınız 1 bardak sıvıda, 3 kilo elmanın konsantre şekerinin bulunduğunu lütfen hatırlayınız. Bir de elmanın en zararlı kısmı alınıp, konsantre hale getirilip şişelenmektedir. ''Şekersiz'' tariflerde, ürünlerde en yaygın olarak bu ürün kullanıldığından en çok bunun altını çizmem lazımdı. Elma suyu konsantresi, size şekerden daha az zararlı bir alternatif değildir. Hatta daha fazla zararlıdır. Bu kadar yüksek bir fruktozu; lifi, vitaminleri, mineralleri olmadan bünyeye lıkır lıkır göndermeyi doğru bulmuyorum ve ben kullanmıyorum. Pekmez, bal ve tüm şuruplarda, sıvı formatlı tatlandırıcılarda (dut özü, hurma özü, hurma suyu, hurma balı...Buraya her gün bir çeşit ekleniyor; gördüğünüz gibi çok çeşit var.), mesele pişmesinden de öte alınan doğal şekerlerin formatları. Çok yüksek fruktoza sahipler ve lifi de olmadığı için kan şekerini hızla yükseltiyorlar. Her zaman ''Şekeri alıyorsak bari bir faydası da olsun.'' derim. Lifi olsun, vitamini olsun. Bunun için de en güzel şey, günde 2-3 porsiyonu geçmeyecek şekilde meyvelerdir :) Hangi formda olursa olsun, şeker şekerdir. Çok fazla tüketildiğinde vücut için toksiktir ve yağlanmayı arttırır. Metabolizmayı, iç organlarımızı direkt etkiler. Benim önerim, her zaman makul seviyede meyve tüketmektir. Pişirmelerde kendim sadece taze meyve ve kuru meyve kullanıyorum ve onları da 150 derece ısıyı geçmeyecek şekilde pişiriyorum. Herkese sağlıklı, mutlu, şekersiz günler dilerim.

  • Düşük Karb Yüksek Yağ beslenerek insülini dengelemek ve kilo vermek

    Artık maalesef çoğumuzda metabolik ve otoimmün hastalıklar mevcut. Bu çok üzücü bir durum ama buna son 50 yılda çoğalan paketli ve işlenmiş gıdalar, tarım ve hayvancılığın doğaldan uzaklaşması, hayvandan ve sebze/meyvelerden daha fazla verim alabilmek için geliştirilen politikalar neden oldu. Vücutlarımızı ihtiyacı olan fabrika ayarlarına geri döndürmenin yolu da yine beslenmeden geçiyor. İlaçlar bizi belli bir noktaya kadar iyileştiriyor ama iyileşmenin sürekli olması için yapılması gereken en büyük adım her hastalığa göre beslenmeyi değiştirmek ve bunu ömür boyu uygulamaktır. Tanısı konulmamış bir hastalığımız olmasa bile çoğu insanda kilo sorunu, yağlanma sorunu veya doymama sorunu var. Bunların da bir adım sonrası hastalıktır ve vakit varken sadece beslenmeyi değiştirerek engellemek en güzeli olacaktır. Ben size bugün benim de şeker ve insülinimi dengeleyen, dünyada da birçok kişinin yaptığı ve çok iyi doktorlar tarafından desteklenen bir beslenme şekli olan düşük karbonhidrat, yüksek yağ yani dünyadaki adı ile Low Carb High Fat’ten bahsetmek istiyorum. LCHF (low carb high fat)’in temeli düşük karbonhidratlı beslenip enerjleri iyi yağlardan almaktan geçer. Yalnız bu ketojenik beslenme değildir. Ketojenik beslenme çok daha farklı, uzun vadede uygulanması bence çok zor bir beslenmedir. İçinde sebze de kısıtlı olduğu için şahsen benim için zorlayıcı bir beslenme. LCHF beslenmede ana esaslar nedir? Bu çok daha uzun bir konu ama kısaca özetlemek gerekirse aşağıda listelediğim karbonhidratları mümkün olduğunca hiç tüketmemek, beslenmede bol sebze, iyi protein ve iyi yağ almak demektir. Her zaman söylediğim gibi kurtuluşumuz sebzelerde. Sebzelerde kaşık hesabı yapmanıza gerek yok. Doya doya sebze yemekten kendinizi alıkoymayın. Kendinize yapacağınız en büyük iyilik bu olur. Şu anda eğitim gördüğüm Integrative Nutrition School’da bir çok değerli hocadan ders alıp 100’ün üzerinde beslenme sistemini öğreniyorum. Her akımın kendine göre avantajları ve dezavantajları var. Her hoca/hekim kendi desteklediği beslenmeyi detaylıca anlıyor. Hepsi farklı esaslara dayansa da tüm beslenme akımlarının ortak noktası sebzenin olmazsa olmaz olduğudur. Düşük karbonhidratlı beslendiğimizde ne oluyor? Buradaki bahsedilen, kaçınılması gereken karbonhidratlar tam buğday ve işlenmemiş olsa bile tüm tahıllar, pirinçler, bulgur ve türevleri, yulaf ezmesi, kinoa, karabuğday, baklagiller, muz, kavun, incir, kuru meyveler gibi yüksek şekerli meyveler. Süt ve süt ürünleri de tüketilmeyenler arasında. Karbonhidrat tabii ki bize yararlıdır ama fazla karbonhidrat kullanılamadığı için vücutta şeker olarak depolanıyor. Bu da fazladan insülin salgılanmasına, pankreasın yorulmasına daha sonra da şekerin yağ olarak depolanmasına yol açıyor. Ayrıca karbonhidrat fazla alındığında şeker dengesi bozulduğundan bir sonraki öğüne acıkma çok hızlı gerçekleşiyor. Düşük karbonhidratlı beslenip, tokluğunuzu iyi yağlarla desteklediğinizde saatlerce nasıl tok kaldığınıza siz de şaşıracaksınız. Peki ne ile doyacağım diyorsanız? Toplum olarak hep karbonhidrat ile doymaya alışmışız. Yalancı bir tokluk bile olsa da pilav, makarna, börek yemeden doymadığımızı düşünürüz halbuki bunları yedikçe acıkıyoruz. Bu beslenmede ekmeklerin, karbonhidratın yerini sebzeler, avokado, zeytinyağı, ceviz, badem gibi iyi yağlar ve kaliteli protein alıyor. Karbonhidrat ihtiyacımı nasıl karşılayacağım? Yediğimiz tüm sebze ve meyvelerde, süt ürünlerinde karbonhidrat vardır ve bunları dengeli tükettiğimizde ihtiyacımız olan karbonhidratı alırız. Canım ya kek, poğaça isterse? Uzun vadede hepimiz burada takılıyoruz ama bunun da çaresi var. Badem unu ve hindistancevizi unu kullanarak harikalar yaratabilirsiniz. Hem yazılarımda, hem blogumda, hem de Instagram hesabımda sık sık tarif veriyorum. Oralardan bakabilirisiniz. Size hemen buraya da hızlıca yapabileceğiniz, harika bir lezzeti olan tahinli fındık kurabiyesi tarifi bırakıyorum 😊 Malzemeler: 4 kaşık fındık unu (rondodan geçirilmiş fındık) 4 kaşık tahin 1 yumurta 1/2 çay kaşiği kabartma tozu veya karbonat Malzemelerin hepsini karıştırıp, 150 derece fırında 35 dk pişirin. Hanı hıyır hıyır denir ya, tam öyle bir kurabiye oluyor. Akşamüzeri çay yanına kurtarıcınız olur. Bu şekilde beslendiğinizde açlık atakları olmayacağı için hızla depodaki yağlarınızı da yaktığınızı göreceksiniz. Kısa sürede daha sıkı ve sağlıklı bir vücuda kavuşursunuz ama tabii ki yine de porsiyon kontrolu her zaman olduğu gibi bir gereklilik. Ben bu beslenmeyi 6 ay kadar uyguladım. Hayatım değişti. Artık hipogliseminin adını unuttum, şekerim tamamen düzende ve bayağı inceldim. Dolayısı ile bu benim en sevdiğim beslenme tarz oldu. Bunu ömür boyu devam ettirebillmek bana biraz imkansız geliyor ama şekerim dengelendikten sonra ufak ufak kuru baklagil ve glutensiz tahılları hayatıma geri aldım. Bir öğünde karbonhidrat yersem sonraki öğünlerde dengeliyorum. Hipoglisemi hayat kalitesini çok düşüren bir şey. Şu anda bu satırları okuyan bir diyabetli varsa bu beslenme sistemini araştırmasını ve bir uzmana danışarak yapmasını öneririm. İnanın hayatınız değişecek... Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim. NOT : Bu yazım www.hthayat.com daki köşemde 30.06.2017 tarihinde yayınlanmıştır. #lchf #düşükkarbonhidrat #yüksekyağ

  • Fonksiyonel Tıp Bakış Açısı ile Detoks Nedir?

    Detoks kelimesi, genel olarak 2 anlamda kullanılmaktadır: 1- Bağımlılık yapan ilaç ya da alkol gibi maddelerin kullanımını bırakmak 2-Vücudun fizyolojik sürecini, daha az zararlı toksik maddeler, kimyasallar, hormonlar ve bileşenlerle yeniden tanımlamaktır. İkincisi bizim Fonksiyonel Tıp’ta kullandığımız tanımdır. Bu süreç, bazen “metabolik detoksifikasyon”a karşılık gelmektedir. Karaciğer, böbrekler, kalın bağırsak, lenf sistemi ve ter bezleri detoksifikasyon organlarımızdır. Bedenin yüklerini ya da kimyasal bileşimlerini azaltmak için, bütün olarak verimli bir şekilde çalışırlar. Toksik semptomlar, toksinlerin birikmiş miktarını, bireysel sınırımızsa aldığımızda ve onları hızlı ve etkili bir şekilde temizleyemediğimizde meydana gelebilir. Tıbbi araştırmacılar, obezite, tip 2 diyabet, metabolik sendrom, kanser, bitkinlik, üreme yetersizliği, alerji, ruhsal ve davranışsal düzensizlikler sendromları ile; çarpıntı, baş ağrısı, bilişsel zorlanmalar, Parkinson ve Alzheimer ile birlikte nörolojik durumları, toksinlerin vücutta birikmesiyle ilişkilendirmektedir. Vücudumuz normal şartlarda toksinleri atan bir sisteme sahiptir. Fakat vücudun, toksinleri temizlemede etkin olamamasının nedenleri olabilir. Bu nedenler, fazla toksine maruz kalmak, kabızlık nedeniyle toksinleri dışarı atamamak, belirli besinlerden vücudun eksik kalması, zayıf besinlerden oluşan bir diyet yapmak, stres altında olmak, kronik bir hastalığı olmak, yüksek inflamasyon deneyimlemek ve yeterince hareket etmemek ya da dinlendirici bir uyku alamamak gibi hayatın anlarına ilişkin olabilir. Ayrıca, toksinleri vücuttan atılacak bileşenlere dönüştürecek yavaş enzimlerin, genetik olarak etkin olmaması da bu nedenler arasında sayılabilir. Fonksiyonel Tıp metabolik detoksifikasyon protokolünün amacı, toksinlerin işlenmesi ve atılmasında yer alan yolları kolaylaştırmak için beslenme desteği sağlamaktır. Bir detoks programı, semptomların iyileşmesine ve çoğu kişi için iyi olma duygusunun artmasına neden olur. Bu programı uygulayan pek çok kişi, ağrı ve yorgunluk düzeylerinde iyileşme, gelişmiş bilişsel işlev ve ruh halleri, daha etkili ve tatmin edici uyku döngüleri ve kilo kaybı tarif eder. Fonksiyonel Tıp Detoks Planı bağırsak ve karaciğer gibi detoksifikasyonla ilgili ana vücut sistemlerinin uzun vadeli beslenme desteğine odaklanır. Sadece bağırsağı değil karaciğeri desteklemek için tasarlanmıştır. Karaciğer, detoksifikasyon işlemlerinin merkezidir. Karaciğer, artan toksik yük veya besin eksikliği nedeniyle ihmal edildiğinde veya aşırı yüklendiğinde, tıkanık ve halsiz hale gelebilir, bu da daha fazla toksisiteye ve semptom sıklığı ve şiddetinde artışa neden olur. Detoks Beslenme Planı’nın amacı, bağışıklık sistemi üzerindeki yükü azaltırken ve gıdalar ve sıvılar yoluyla yeterli beslenmeyi sağlarken bir bağırsak-karaciğer destek ekseni oluşturmaktır. Gördüğünüz, okuduğunuz her detoks beslenmesi, detoks suyu, detoks tozu sizi yanıltmasın. Bu ancak bütün bir beslenme ile gerçekleşebilir. Bir çayla detoks atımı mümkün değildir.

  • İncir Turta

    İncir Turtam, çatal karam, sen ne oldun böyle 😍 Dün incir aldım ve bugün ilham geldi. Ayyy iyi ki de geldi, efsane bir şey oldu 🎉 Lütfen ama lütfen bu yazıya bakın, yapın. Böyle bir kolaylık ve lezzet yok 🤩 🌸5 tane küçük/orta boy incir. O kocaman olanlardan değil. Eğer onlardan kullanırsanız bence 3.5-4 tane yeter. 🌸7 yk el rondosundan geçirip, küçülttüğüm glutensiz yulaf ezmesi, normal yulaf da olur. 🌸2 yk yine el rondosundan geçirip, küçükttüğüm fındık (badem/ceviz de olur) 🌸1.5 yk kuru dut unu, kuru dutu rondoda çekip, yaptım. Yoksa 2 hurma veya 2 kuru kayısı veya 1 yk kuru üzüm de küçük kesilip eklenebilir. Bu ekleme tatlı sevenler için. Sadece kendime yapıyor olsam incir bana fazla fazla yeterdi. 🌸3 yk erimiş hindistancevizi yağı, yerine tahin olur. 🌸Bol tarçın İncirleri mıncıkladım. Hepsini karıştırdım. 10 dk bekledim. Yağlı kağıda yaydım. 170 derece turbo fırında tam 15 dk'da pişti. Dilerseniz dereceyi 150'ye düşürüp daha uzun tutup kıtırlaştırabilirsiniz de. Benimki yumuşak. Tam üstüne bir top dondurma bırakmalık ılıklığında 😀ama biz yapmadık tabii ve tahin gezdirdik 🤩 Hiç pişirmeden buzdolabına da konup soğuk da yenir 🤤 Eşim de ben de bayıldık. Misafir gelse yapılır. O derece lezzetli ve ilginç oldu. Lütfen yapınız dostlarım. Çoluğunuz çocuğunuz, sizler tertemiz gıdalar ile keyifli, sağlıklı bir tatlı yiyiniz 🤗💗🌸 baaa yıııll dııııımmmm 💃🏼 Kıvamı için bakınız: https://www.instagram.com/p/Cv4-hirodQL/

  • Kansere Yol Açan Diyet Ürünler

    Şu anda bir restaurantta oturuyorum ve yan masam “Cola Zero” istedi. Hala bunu içenler var mı diye düşünürken, bir anda yazma ihtiyacı hissettim. Sevgili dostlar, beni bilirsiniz. Negatif beslenme önerilerindense her zaman tutunabileceğimiz, kolay bulabileceğimiz seçenekleri anlatırım. Fakat bunu anlatmazsam olmazdı. Benim senelerdir devamlı anlattığım bir şey var. ❗️ Yapay tatlandırıcı kullanmayın❗️ derim. Dünyanın en zararlı şeylerinden biri. Beyin ve bağırsak florasına büyük zarar veriyor ve geçen ay, Dünya Sağlık Örgütü Aspartam’ı kanserojen maddeler içine aldı. Bu büyük bir şey çünkü üstünde “diyet, diyabetik, şekersiz, şeker ilavesiz” yazan çoğu üründe aspartam ve türevleri var. Çaylara atılan tatlandırıcılar, 'zero', 'light' etiketi ile 0 kalori olduğunu söyleyen gazlı içecekler (0 kalori olması, sağlıklı veya zayıflatır anlamına gelmez.) sakızlar, bazı diş macunları… Çok fazla üründe var. Tatlandırıcılar dostunuz değildir. Bunu binlerce kez söyledim ve artık Dünya Sağlık Örgütü de en tehlikeli listesine aldı. İçmeyin; ama içeçekseniz de, yiyecekseniz de bu tatlandırıcılı versiyonlarından kaçının. Pancar şekeri bunların yanında masum kalıyor. Onu da yiyin demiyorum ama, laboratuvar ortamında üretilmiş bu tatlandırıcılardan artık tamamen uzaklaşılması lazım. Bence yakında üzerlerine sigara gibi uyarı bile gelebilir. Diğer tüm şeker alternatifleri yazıma, Google’a 'Sema Özpekmezci Şeker Alternatifleri' yazarak ulaşabilirsiniz. Sevgilerimle 💗 Sema

  • İştahı Azaltan Tozlar/İçecekler

    Sizlerden çok sık duyduğum bir şey. “Bilmem kim, hesabında İŞTAH AZALTAN şu tozu öneriyor. Ne düşünüyorsunuz?”. Bu bilmem kim, bazen ünlü bir influencer (beslenme ve supplement konularında hiçbir eğitimleri olmadan reklam için sizleri yanlış yönlendirdikleri için inanılmaz üzülüyorum, o ayrı), bazen de çok üzgünüm ama bir sağlık çalışanı olabiliyor. Acıkmak son derece normaldir. Acıkınca suçluluk duymanıza veya acıkma hislerini bastırmanıza gerek yok. Nasıl arabanın benzini bitince ışık yanıyorsa, acıkma sinyali de bedenimizin enerjisinin azaldığının sinyali. Şimdi olay buradan sonra başlıyor. O ışık yanınca siz benzin yerine su koyarsanız araba gitmez. Beden de aynı. İhtiyacı olan DOĞRU enerji kaynağını almazsa açlık sinyali gelmeye devam eder. Anlık olarak belki börek, ekmek, poğaça, makarna ile doyarsınız ama insülin dengesi öyle bir bozulur ki, kan şekeri öyle bir dalgalanır ki, tekrar bir şeyler yemek istersiniz ve bunun da adı iştah olur. Sonra sık sık acıktığınız için kendinizi suçlarsınız, “Ama çok iştahlıyım.” deyip üstüne bir tatlı yersiniz. Sonra kan şekeri yine zıplar. 2 saat sonra açlık sinyali yine yanar. Bu fiziksel ve gerçek bir döngüdür. Bunu da hap, toz veya bazı bitkisel tabletler içerek durduramazsınız. Anlık yavaşlatabilirsiniz; ama ortadan kalmaz, kalkmamalı da. Bu fiziksel döngüyü mutlaka anlatmam lazım. Yüksek karbonhidrat beslendikçe (makarna, ekmek, poğaça, börek, tatlı, pilav, gazlı içeçekler, alkol) o iştah AZALMAZ. Ne zaman ki bunları azaltıp yerine öğünlerde doymak için bol sebze/salata/iyi protein (et, baklagil, yumurta, tavuk, balık, hindi), biraz da iyi yağ eklersiniz, işte o zaman saatlerce acıkmamak neymiş deneyimleyebilirsiniz. Vücut, ihtiyacı olan bu doğru yakıtı almadığı sürece o sinyali devamlı gönderecek. Siz, sadece 1 hafta bile doğru besinlerle beslenirseniz ne toza, ne tablete ihtiyaç kalmadan zaten saatlerce tok kaldığınızı göreceksiniz. Bakın, yukarıda bir program katılımcımın 2. haftadaki bana yazdığı gerçek olay. İştahınızı ancak BESLENEREK azaltabilirsiniz. Doymak ayrı bir şey, beslenmek ayrı bir şey. Buyrunuz size üzerinde düşünecek bir kavram. Kocaman Sevgiler 💗 Sema

  • Buz Ezme Çikileta

    La la laaaa, bu yandığımız günlerin ilacı geldi. Tuzlu karamel sever misiniz? Bakın neredeyse onun gibi. Adı Buz Ezme Çikileta olsun 😍 Yapın ve yedikçe beni anın. Ba yııı laaa cak sıı nıııız. Bu tarifi Bütünsel Detoks programıma neşe katmak için hazırlamıştım. Program katılımcılarım bayılınca vallahi içim rahat etmedi. Size de geçeyim istedim. Ben müptelası oldum 🙈 Çok basit, pişirme yok, çok lezzet. 🌸5 yk fındık ezmesi (fıstık ezmesi, badem ezmesi, tahin hepsi olur. 100% olmali tabii ki, sekersiz. Tahin koyacaksanız kıvamı cıvık olduğundan daha fazla un koymanız gerekecek, yandaki kıvama göre ayarlayabilirsiniz. 🌸4 tk keçiboynuzu unu 🌸2 tk erimiş hindistancevizi yağı (bu sıcakta otomatik olarak erimiş oluyor 😀) 🌸Bir fiske tuz - BUNU MUTLAKA EKLEYİN 🤩💃🏼 Hepsini karıştırdım. Ele yapışmayan, yumuşacık bir hamur. Ellerimi yıkadım, ıslattım. Hamuru bir poşete incecik yaydım, kestim ve buzluğa gönderdim. Aynı anda buzluğa göndermeden de yuvarladıklarım oldu, deneme. Sonra ikisini kıyasladım. Buzluktan çıkanlar efsane ötesi olmuş. Kalan yuvarlakları da dondurdum 😀 Nasıl bitti biz anlamadık valla. Gel git, soğuk soğuk yendi bitti 🙈 Not : bunu ilk kez böyle denedim. Keçiboynuzu unu ve hindistan cevizi yağı yerine alternatif söyleyemiyorum. Ben bu tada bunlarla aşık oldum :) hem de keçiboynuzu ununu sevmediğim halde 😀 tatlı tadı kboynuzu unundan geliyor ama bu çok az tatlı. Siz eğer çok tatlı seven biriyseniz 2 yk pekmez de ekleyebillirsiniz mesela 😉 Kıvam için: https://www.instagram.com/p/CuoQcJ2oV2w/?igshid=OGIzYTJhMTRmYQ%3D%3D

  • Bir yengecin tatilleri - Airbnb tecrübeleri

    Herkese merhaba :) Budapeşte tatilimizde çok fazla ev kiralamak ile ilgili soru gelince ben artık bunu post yapayım dedim. Otel odaları beni genelde pek mutlu etmiyor. Bir yatağın üstünde ve çevresinde günler geçirmeyi son derece sıkıcı buluyorum. Bir mutfak arayışım çok oluyor. Mükellef bir kahvaltı hazırlamasam da elimin altında bir yulaf, yoğurt, meyve koyabileceğim, 2 yumurta haşlayabileceğim bir mutfak istiyorum. Sabah gözümü açar açmaz kahvaltı etmek için giyinmek ve odadan çıkmak istemiyorum. İşte bu istekler ve maddi hesaplar beni zamanla yurtdışı tatillerinde ev kiralamaya götürdü. Çok ama çok da rahat ettim. Bildiğiniz gibi her 3 öğünü de ben dışarıdan yiyemiyorum. Bünyem illa bir ev yemeği arıyor. Ben genellikle şehirleri adımlayarak gezmeyi severim. Tabii bunun getirisi olarak yoruluyorum. Akşam erken dönüp dinlenmeyi, kitap okumayı, tv izlemeyi seviyorum ama bir otelde kalınca 15-18 m2 oda içinde bu hiç de keyifli olmuyor. Yengeç bir insan olarak ev rahatına biraz fazla düşkünüm :) Bir de elimin altında bir mutfak olunca bazı öğünleri de evde yapıyorum. Bu da maddi olarak bayağı ekonomik oluyor. Ben daha gitmeden tuttuğum evin yakınında market buluyorum. Uçaktan inip, eve yerleşir yerleşmez markete gidip kalacağım gün sayısına yetecek kadar yiyecek alıyorum. Salata malzemesi, yumurta, peynir, ekmek, meyve, hazır veya kolay pişirilir yemek gibi. Bunları buzdolabına stokladıktan sonrası kolay. Evlerde mutfak durumları Evleri kiralamadan önce açıklama kısmında mutfak ekipmanlarını iyice okuyorum. Buzdolabı, ocak, kahve makinesi olduğundan emin oluyorum. Şimdiye kadar kaldığım evlerde ilk ana ihtiyaç herşey vardı. Bıçaktan tutun da rendeye kadar, bayağı detaylı mutfaklardı. Amsterdam'da kaldığım evin mutfağı Amsterdam'daki evimizdeki kahvaltımız :) Alışveriş Evlerin lokasyonu Seçim yaparken merkeze yakın ama daha çok lokallerin yaşadığı yerleri tercih ediyorum. Böylece hem gürültüden uzak kalmış oluyorum, hem de şehrin lokal insanların yaşam şekillerine tanıklık ediyorum. Burası en sevdiğim kısım oluyor :) Zaten kiralama sitesinde harita olduğu için oradan rahatlıkla mahalleleri görebiliyorum. Budapeşte'de kaldığım ev de böyle bir tarihi binanın içindeydi. Temizlik konusu ve ev sahipleri Ben şimdiye kadar daha hiç pis eve denk gelmedim. Hatta otellerden çok daha temiz. Ev sahipleri genelde çok ilgili. Ev seçimini yaparken daha önce kalanların yorumlarını okuyorum. Puanı ve yorumları yüksek olan evleri seçiyorum. Bir de yine ilk dikkat ettiğim şey, evi ev sahibi ile paylaşmıyor olmak. Bunu sitede arama yaparken ilk filtre olarak koyuyorum çünkü evinin sadece bir odasını veya bir katını kiraya verenler de var. Ben kapısı bacası ayrı, kendimin anahtarı olduğu evleri seçiyorum. Evleri nasıl kiraliyoruz? Evleri www.airbnb.com adresinden aynen otel rezervasyonu yapar gibi kiralıyorum. Gitmek istediğimiz şehri, ayrı ev filtresini seçip arama yapıp, bütçemize göre olan evlerden iyi yorumlu ve puanlı seçip, ödeme adımlarını takip edip rezervasyonu sonuçlandırıyorum. Evler tek olduğundan, otel gibi çoklu oda seçeneği olmadığından beğendiğim evi kaybetmemek için hemen ödemesini yapıyorum. Bazı evlerin iade politikaları çok sıkıyken, bazılarınınki esnek. Durumunuza göre bunları da kontrol etmekte fayda var. Budapeşte'de kaldığım ev çok sorulmuştu. Gerçekten çok güzeldi. Linki aşağıdadır. Biz Noel zamanı gittiğimiz için marketler kapalıydı ve fazla mutfak alışverişi yapamadım ama yine de yumurtamızı çırpıp, güzelce kahvaltı edebildik. https://www.airbnb.com/rooms/6123549 Amsterdam'da kaldığım ev de burasıydı. Yalnız burası biraz küçüktü ama yine de mahalle ve mutfak çok iyi olduğundan bir de Amsterdam'a aşık olduğumdan fazla takılmadım :) https://www.airbnb.com/rooms/2830788 Benim aklıma gelmeyen başka konular varsa, aşağı yorum olarak yazarsanız, elimden geldiğince cevap vermeye çalışırım :) Benim bundan sonraki durak bir ay sonra Atina :) Biletleri sabah erken saat gidiş alınca ve ev kiralayınca yurtdışı tatilleri yurtiçi tatillerden çok daha ucuza geliyor ve farklı kültürler şehirler görmüş oluyoruz :) 6.Kasım.2011 güncelleme - Bu yazıyı yazdığımda hayatımızda Covid-19 diye bir şey yoktu ve ben devamlı geziyordum :) Şimdi okuyunca içim bir tuhaf oldu. Bu yazıyı güncellemek için neden açtım? Çünkü Instagram'dan devamlı yine kaldığım yerler ile ilgili sorular geliyor ama artık hep yurtiçi oldu :) Evleri kiralama şeklim halen aynen yukarıdaki kritiklerde, değişen bir şey yok ama Airbnb'de artık evlerden çok otellerin ilanları var. Ev seçerken bu detaya dikkat etmenizi öneririm. Şu anda size bu satırları Sapanca Istanbuldere'deki kiraladığımız evden yazıyorum. Sonbaharda gelmek için muhteşem bir lokasyon ve ev oldu. Mutfakta iki gün için ihtiyaç olacak her şey var ve ev tertemiz. Bu evin de Instagram hesabını ve Airbnb linkini aşağı kopyalıyorum. https://www.instagram.com/maviladinagacev/ https://www.airbnb.com.tr/rooms/50031277?guests=1&adults=1&s=67&unique_share_id=70e32a7f-07c4-4563-aafc-88cfed1a46c2 10.01.2023 güncelleme Bu yazıya zaman zaman dönmek çok ilginç oluyor. Yazıyı en son güncellediğimde Sapanca'ya turist olarak gelmiştim. Bu ev ve Istanbuldere'nin güzelliğinden sonra Sapanca'ya yerleşmeye karar verdik. Şu anda bu satırları Sapanca'da kendi evimin salonununda otururken yazıyorum. Hayat çok ilginç :) Neden bu yazıya geri geldim? Çünkü çok sevdiğim, hatta bayıldığım bazı evlerin linklerini eklemek için. Bu esnada Covid biter gibi oldu ama bir sürü başka virüsler çıktı. Hayat şu anda herkes için sanki biraz daha zorlaştı. İnanılmaz bir ekonomik krizle boğuşuyoruz. Bakalım bu yazıyı yine güncellediğimde ne durumda olacağız. Tarihe not olarak düştüm :) Seyahatlerimiz Covid öncesine göre azalsa da yine de arada bir yapıyoruz. Beğenmediğim evleri bu listeye eklemiyorum. Sadece memnun kaldıklarımı ekliyorum. Arada Atina'da evlendik, orada da iki evde kaldık ama eh işte olduğundan buraya eklemedim. Toskana'ya balayına gittik ve işte o ev mükemmeldi. Bizim için harika bir deneyim oldu. Antika eşyaları, üzüm bağları içindeki yeri ile ben bayıldım. Montepulciano - Biz kaldığımızda 4 gece konaklamanın fiyatı neredeyse Türkiye'de bir otelin iki gece konaklama fiyatına eşitti. Bu evde kalmak için arabanız olması lazım. Biz araba kiralamıştık. Başka ulaşım şeklini bilmiyorum. Belki ev sahibi size yardımcı olabilir. https://www.airbnb.com/rooms/27420980?guests=1&adults=1&s=67&unique_share_id=02444d9c-a1c2-40f9-a235-704d2c882b05 Göztepe - Istanbul'dan taşınsak da kalbimin bir kısmı orada. Alışkanlıklarım, sevdiklerim. O yüzden sık sık gidiyorum. Bu hafta eşimin kardeşi ve eşi gelmişti. Onlara Istanbul'u gezdirdik ve benim için ''ev'' olan Göztepe'de kaldık. Kaldığımız evden inanılmaz memnunduk. Tertemiz, yepyeni bir ev. Bağdat Caddesi ve Marmaray'a yürüme mesafesi idi. Tekrar gittiğimde yine bu evde kalacağım. Onun da detayı burada. https://www.airbnb.com/rooms/16195498?guests=1&adults=1&s=67&unique_share_id=e56d903e-a226-46bc-8492-500ba7a3763f Şimdi linkleri eklerden fark ettim. Toskana'daki ev Göztepe'dekinden daha ucuz :) Eylül'23 Sakız Adası Sakız Adası'na daha önce gittiğimizde merkezde bir otelde kalmıştık. Bu sefer Kalamoti diye bir Ortaçağ'dan kalma köyde, bir Ortaçağ evinde kaldık. Harikaydı. Köy biraz fazla sakin. Eğer arabanız varsa daha turistik olan köylere geçmek çok kolay. Market vs 2 km mesafede var. https://abnb.me/wJiKnuABnDb Umarım bilgiler işinize yaramıştır, herkese çok sevgiler :) #airbnb #evkiralama

Arama Sonuçları

bottom of page