top of page
Yazarın fotoğrafıSema Özpekmezci

Hamileliğe Hazırlık

Bu hafta Instagram'da paylaştığım bu konu çok ilgi görünce, her zaman ulaşabilmeniz için bloga da taşımak istedim. Instagram'da konuyla ilgili uzun bir video var; dilerseniz buradan da okuyabilirsiniz.

‘Bedenimi hamileliğe hazırlıyorum.’

‘Kendimi hamileliğe hazırlıyorum.’

‘3 ay sonra bebek planlıyorum; onun için kendime iyi bakmaya başladım.’

Böyle e-mailler alıyorum. Bu maillerin hepsini de kadınlardan alıyorum. Sevgili hemcinslerim, biliyorum hamile kalmaya çalışırken çok yıpranıyorsunuz. Bu konuda dikkat çekmek istediğim bir şey var; lütfen bunu tek başınıza üstlenmeyiniz. Siz buğday çimi suyu içerken partneriniz ‘çokomel’ yer, kola içerse olmaz. Sebepsiz infertilitede her şey 50/50’dir. Sperm, içerinin dışa vurumudur. Tüp bebek merkezlerinde, yeni jenerasyonda tek bir erkekten alınan milyonlarca spermden bir tane sağlıklı sperm seçemiyorlarmış; biliyor musunuz? Bu sorumluluğu lütfen tek başınıza üstünüze almayınız. Neden alıyorsunuz? Bu işte hem ruhen, hem bedenen berabersiniz.


Peki nereden başlayacağız?

İçgüdülerimizden başlayacağız. Üreme, yemek yeme, su içme, uyuma.. Bunlar bizim hayatımızı devam ettirebilmemizi sağlayan, insanlığın var olduğu günden beri içgüdüsel olarak tekrarladığı şeyler. Ancak bu şekilde varlığımızı devam ettirebiliyoruz. Bunlar birer içgüdüdür; kimseden öğrenmeye ihtiyacımız yoktur. Ama ne oldu da, son 50-70 senede çok büyük bir üreyememe, hamile kalamama durumları başladı? Ne değişti de, yemek yemek, tuvalete çıkmak, uyumak kadar doğamızda olan “üremek” çok komplike bir hal aldı? Bunun altında çok fazla neden var. En önemlisi de beslenme. Son 50-70 yılda beslenmemiz çok değişti; yediğimiz, içtiğimiz şeyler çok bozuldu. İnanılmaz miktarlarda fabrikasyon gıda tüketmeye başladık.


İnsan bedenine ve işleyişine bir bütün olarak baktığımızda, hormon sağlığı, hücrelerimizin sağlığı, asidik PH düzeyimiz, inflamasyon düzeyimiz.. Bunların hepsi, yeni bir hücre oluşumu, yeni bir embriyo oluşumu için etkendir. Ve hep dediğim şey, 2 kişi ile oluyor bu; sadece tek kişiyle değil. Yapmamız gereken şey, yediğimizi, içtiğimizi mümkün olduğunca 100 sene öncesine geri döndürmek. En basitinden bütün şu paketli gıdaları bırakmak. Çikolatası, gofreti, işlenmiş ekmekler, beyaz rafine karbonhidratlar, şeker ve tatlılar, alkol ve sigara.. Lütfen, erkekler için de söylüyorum; çok önemli. Alkol ve sigara olan bir spermden embriyo çıkabilmesi çok zor. O yüzden lütfen önce buradan başlayın. Biliyorum, belki alışkanlıkları bırakmak zor; ama buradan başlayacağız. Ben şimdi görüyorum; 10 yaşında çocuklar ellerinde ‘ice tea’ içiyorlar. Devamlı bunu içen, devamlı ‘çokomel’ yiyen bir erkek çocuğunun sperminin sağlıklı olması nasıl beklenebilir? Böyle bir şey mümkün değil. Çünkü sperm dediğimiz şeyi vücudumuz üretiyor. İçeriye giren gıda iyi değilse, çıkan sperm de kaliteli olmuyor.


Bir başka taraftan, kadın tarafından bakalım. Rahmin kan akışı için, sağlıklı bir üreme için insülinin normal seviyelere inmesi lazım. Yani açlık insülininin 5 ve altında olması lazım. Beyaz karbonhidratları, tatlıyı, kolaları, gazozları bırakmak; bol sebze, iyi kalitede protein, kurubaklagil, kuruyemişlerle doymak lazım. Birkaç tane meyve ile de, çok istiyorsanız tatlı ihtiyacınızı giderebilirsiniz.


Yapacağımız tüm beslenme şekli bu. Gördüğünüz gibi onun tozu, bunun yaprağı, dağların tepesinden şu, bu değil; "En öze dönmelisiniz." diyorum. En doğal, en öz beslenmeye döneceğiz. Buraya dönmekten başka çaremiz yok. Aslında bu beslenmeyi sadece üreme için düşünmeyelim. Bu beslenmeyi her şey için, her otoimmün rahatsızlık için düşünebilirsiniz. Çünkü bunların hepsi, aslında otoimmün rahatsızlıklardan çıktı. 50 sene önce otoimmün rahatsızlık mı vardı? Fazlasıyla fabrikasyonlaşan gıdadan, kötü tohumdan, kötü yapılan tarımdan, çok fazla kullanılan zirai ilaç/zehirden oldu. İçinde o kadar kimyasal ve tarım kalıntısı varken, vücudun sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi mümkün değil. Ve sağlıklı olmayan, güvende olmayan bir bedende de, yeni bir canlının yetişebilmesi mümkün değil.


Bu konunun bir başka tarafı, stres yönetimi dediğimiz bir şey de var. Stres hayatımızda var. Bu stresi hayatımızdan çıkartabilmemiz, örneğin işten ayrılabilmemiz,  dağların tepesine taşınabilmemiz vs. mümkün değil. O zaman ne yapacağız? Bunun bedenimize verdiği zararları, nasıl en aza indirebileceğimize bakacağız. Bunun için de birçok teknik var; çok da karmaşıklaştırmamak lazım. Bir hobiyle ilgilenmek, ekranlardan biraz uzaklaşmak, çok fazla negatife maruz kalmamak.. Dışarıda yürüyüş yapmak olabilir; kan dolaşımı için çok faydalıdır ve özellikle kadınlarda rahim sağlığı için devamlı hareket etmek çok iyidir. Sevdiğiniz hobiler edinmek, meditasyon ve yoga yapmak olabilir. Sonuç olarak, stresi bir şekilde kontrol etmek gereklidir. Bedenimiz devamlı stresteyken, ‘savaş-kaç’ modundayken üreme için uygun ortam sağlanamıyor. Bedenimizin parasempatikte, yani dinlenmede ve huzurlu bir durumda olması gerekiyor. Biliyorum çok stresli bir şey, her ay bir yıkıntı yaşıyorsunuz ve bu sizi çok zorluyor. Ama bu adımları atın, biraz böyle deneyin. Çünkü bu işe buradan başlayacağız. Önce bedenimizi fabrika ayarlarına geri döndüreceğiz. 


Umarım herkes için gönlündeki neyse o olsun, eğer hayırlıysa olsun. Son olarak da bunu söylemek isterim; çünkü bu işte o da çok önemli.


Hepinize sevgiler,

Sema

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page